TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
için {öt} behufs (Veraltet!) {prp}
için {adv} da {adv}
için {a} damit {a}
için {bağ} dass {konj}
için {öt} für {prp}
için {a} pro {a}
için {öt} um {prp}
için {öt} zu {prp}
için {öt} zwecks {prp}
için için {a} innerlich {a}
için için erimek {itr} schmelzen {itr}
için için inlemek {fi} aufstöhnen {v}
için için kızmak {fi} ankreiden {v}
için için üzülmek {v} beklagen {v}
için için yanma {i} das Bodenfeuer {n}
için için yanmak {itr} glimmen {itr}
için için yanmak {fi} schwelen {v}
için için yemek {v} zerfressen {v}
içinde {a} binnen {a}
içinde {adv} darin {adv}
içinde {adv} darinnen {adv}
içinde {adv} drin {adv}
içinde {adv} drinnen {adv}
içinde {s} inbegriffen {adj}
içinde {a} einschließlich {a}
içinde {öt} in {prp}
içinde {adv} inklusive {adv}
içinde {adv} inmitten {adv}
içinde {a} innen {a}
içinde {adv} innerhalb {adv}
içinde {a} unter {a}
içinde {a} einbegriffen {a}
içinde boğulmak {v} überschwemmen {v}
içinde bulunan {i} der Insasse {m}
içinde bulunan {i} die Insassin {f}
içinde bulunan {adv} inwohnend {adv}
içinde bulundurmak {v} enthalten {v}
içinde bulundurmak {v} implizieren {v}
içinde bulunulan yılın {allg} anni currentis {allg}
içinde cin bulunan içki çeşitleri {i} der Genever {m}
içinde esrar sarılı sigara {i} der Joint {m}
içinde hissetmek {fi} nachempfinden {v}
içinde hücrelerin bulunduğu kanın sıvı kısmı {i} das Plasma {n}
içinde kalmak {itr} drinbleiben {itr}
içinde kaybolmak {allg} verlieren {allg}
içinde krema ve çikolata olan dilim pasta {i} das Eclair {n}
içinde kurşunun kaldığı yara {i} der Steckschuss {m}
içinde olan {adv} implizit {adv}
içinde olmak {fi} innewohnen {v}
içinde olmak üzere {a} einschließlich {a}
içinde oturulabilir {s} bewohnbar {adj}
içinde oturulabilir {s} beziehbar {adj}
içinde oturulması mümkün olmayan {s} unwohnlich {adj}
içinde oturulmaz {s} unbewohnbar {adj}
içinde sağlamak {allg} in sich schließen {allg}
içinde taşımak {allg} in sich schließen {allg}
içinde tat verici katkı malzemesi bulunan çikolata {i} die Praline {f}
içinde yok olmak {fi} aufgehen {v}
içindeki {i} der Inhalt {m}
içindeki {i} der Insasse {m}
içindeki {adv} inwohnend {adv}
içindekiler {i} der Gehalt {m}
içindekiler {i} [tic]der Index {m}
içindekiler {i} der Inhalt {m}
içindekiler {i} die Inhaltsangabe {f}
içindekiler {i} die Inhaltsübersicht {f}
içindekiler {i} das Inhaltsverzeichnis {n}
içindekiler {i} die Übersicht {f}
içindekiler {ç} die Zutaten {pl}
içindelik durumu {i} [dilb]der Inessivus {m}
içinden {a} durch {a}
içinden {adv} heraus {adv}
içinden {adv} hindurch {adv}
içinden {allg} im stillen {allg}
içinden {adv} innerlich {adv}
içinden {adv} quer {adv}
içinden {adv} querdurch {adv}
içinden {s} still {adj}
içinden {allg} von innen {allg}
içinden {allg} von innen heraus {allg}
Indirekte Treffer
-dığı için {a} weil {a}
-mek için {allg} um zu {allg}
-mesi için {allg} auf dass {allg}
... İçin {adv} damit {adv}
...için başvurmak {fi} bewerben um {v}
...için gereksinme olmak {allg} Bedarf haben an {allg}
...için ihtiyaç olmak {allg} Bedarf haben an {allg}
...için müracaat etmek {allg} bewerben um {allg}
ABD kuzey eyaletleri vatandaşı için lakap {i} der Yankee {m}
açmak veya kapatmak için çabalamak {itr} nesteln {itr}
adı bilinmeyen veya söylenmek istenmeyen kişi için kullanılan bilinmezlik {allg} [mat]x {allg}
aile için en az geçim indirimi {i} der Familienabzug {m}
amaca ulaşmak için yöntem {i} das Instrumentarium {n}
amacına ulaşabilmek için her şeyi yapabilme {i} der Bombenterror {m}
ameliyatlı hastanın narkozun etkisinden kurtulması için beklediği oda {i} [hek]der Ausnüchterungsraum {m}
aranan biri için başına konan mükafat {i} das Kopfgeld {n}
araştırma için ek araştırma zammı {i} der Forschungszuschuss {m}
araştırma için ek ödeme zammı {i} der Forschungszuschuss {m}
araştırma ve geliştirme için harcamalar {allg} Ausgaben für Forschung und Entwicklung {allg}
araştırmak için her yeri arayıp taramak {fi} durchstöbern {v}
arz için yapılış şekli {i} die Aufmachung {f}
askerlik görevine katılmak için "teslim ol" emri {i} [ask]der Stellungsbefehl {m}
atıcılıkta vuruş için havaya fırlatılan hedef levhası {i} [sp]die Tontaube {f}
atıksuların uzaklaştırılması için döşenen boru {i} der Drän {m}
atış yarışmalarında birincilik için mücadele etmek {fi} ausschießen {v}
av için eğitilmiş şahin {i} [hayb]der Terzel {m}
av için uygun hava {i} das Jagdwetter {n}
avukatın müvekkili için açtığı banka hesabı {i} das Anwaltsanderkonto {n}
avukatlar için federal ücret tarife yönetmeliği {allg} Bundesgebührenordnung für Rechtsanwälte {allg}
aynı için aynı ücret {allg} gleicher Lohn für gleiche Arbeit {allg}
bahşiş için teşekkürler {allg} danke für das Trinkgeld {allg}
balık avı için trol {i} [den]das Trawl {n}
banka ortaklarının ellerindeki senetleri takas etmek için toplandıkları yer {i} die Bankabrechnungsstelle {f}
başka bir işi yapabilmesi için uygun olan {s} abkömmlich {adj}
başka enstrüman için uyarlama {i} [müz]die Transkription {f}
başka enstrümanlar için uyarlamak {v} [müz]transkribieren {v}
başkası için hamallık yapmak {fi} abplacken {v}
başkası için ricada bulunma {i} die Fürbitte {f}
başkası için ricada bulunmak {itr} fürbitten {itr}
baskı için edit etme {i} die Druckaufbereitung {f}
başvuru için son tarih {i} der Anmeldeschluss {m}
bavul taşımak için kullanılan el arabası {i} der Kofferkuli {m}
bayanlar için ceket-pantolon takımı {i} der Hosenanzug {m}
bebekler için kauçuk külot {i} das Gummihöschen {n}
belirli amaç için para tahsis etmek {allg} Geld für einen bestimmten Zweck bereitstellen {allg}
belirli bir amaç için kullanılabilen {s} zweckgebunden {adj}
belirli bir süre için verilen yiyecek payı {i} die Ration {f}
belirli şeyler için karakteristik alan {i} [tiy]die Szene {f}
belli bir amaç için yapılan bina {i} [mim]der Zweckbau {m}
belli bir amaç için yavaşça öksürürmüş gibi yapmak {fi} räuspern {v}
belli bir süre için görevli memur {allg} Beamter auf Zeit {allg}
benim hatırım için {adv} meinetwillen {adv}
benim hatırım için {adv} meinetwegen {adv}
benim hatırım için {adv} meinethalben {adv}
benim hatırım için {allg} für mich {allg}
benim hatırım için {allg} um meinetwillen {allg}
benim için {adv} meinetwillen {adv}
benim için {adv} meinetwegen {adv}
benim için {adv} meinethalben {adv}
benim için {allg} für mich {allg}
benim için artık o havagazı {allg} er ist Luft für mich {allg}
benim için bir zevk {allg} gerne geschehen {allg}
benim için çok önemi yok {allg} mir liegt nichts daran {allg}
benim için çok önemli {allg} mir liegt viel daran {allg}
benim için fark etmez {allg} das ist mir egal {allg}
benim için fark etmez {allg} es ist mir einerlei {allg}
benim için fark etmez {allg} Es ist mir egal {allg}
benim için fark etmez {allg} von mir aus {allg}
benim için fark etmez {a} egal {a}
benim için fark etmez {s} piepegal {adj}
benim için fark etmez {allg} das ist mir gleichgültig {allg}
benim için fark etmez {allg} es ist mir gleich {allg}
benim için farketmez {allg} das ist mir Wurscht {allg}
benim için postada bir şey var mı? {allg} ist Post für mich da {allg}
benim için şu önemli {allg} es kommt mir darauf an {allg}
benim için sürpriz değil! {allg} kein Wunder {allg}
benzer olaylar için örnek teşkil edici {s} [huk]präjudizial {adj}
beş ses veya beş çalgı için yazılmış müzik parçası {i} [müz]das Quintett {n}
bildirme için son tarih {i} der Meldeschluss {m}
bileti kullandığı için iptal ettirmek {allg} Fahrkarten lösen {allg}