TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
belli {s} augenfällig {adj}
belli {a} ausgeprägt {a}
belli {i} die Ausprägung {f}
belli {a} bekannt {a}
belli {a} bestimmt {a}
belli {s} deutlich {adj}
belli {a} einleuchtend {a}
belli {s} ersichtlich {adj}
belli {s} evident {adj}
belli {s} flagrant {adj}
belli {s} glasklar {adj}
belli {s} glatt {adj}
belli {a} greifbar {a}
belli {s} klar {adj}
belli {adv} kund {adv}
belli {s} manifest {adj}
belli {s} merklich {adj}
belli {s} offenbar {adj}
belli {s} offenkundig {adj}
belli {s} offensichtlich {adj}
belli {s} ostentativ {adj}
belli {s} präzis {adj}
belli {s} präzise {adj}
belli {s} scharf {adj}
belli {s} sichtlich {adj}
belli {a} übersichtlich {a}
belli {s} unbestreitbar {adj}
belli {s} unverkennbar {adj}
belli {adv} zweifellos {adv}
belli {adv} explizit {adv}
belli amaçla tasarruf {i} das Zwecksparen {n}
belli aralıklarla tekrarlanan {s} regelmäßig {adj}
belli belirsiz {adv} Andeutungsweise {adv}
belli belirsiz {allg} nicht recht deutlich {allg}
belli belirsiz {allg} nicht recht klar {allg}
belli belirsiz {s} vage {adj}
belli belirsiz {s} verschwommen {adj}
belli bir alanda uzmanlaşmak {fi} spezialisieren {v}
belli bir amaç için yapılan bina {i} [mim]der Zweckbau {m}
belli bir amaç için yavaşça öksürürmüş gibi yapmak {fi} räuspern {v}
belli bir amaca ait {s} zweckgebunden {adj}
belli bir amaçla insanları bir araya getirmek {fi} zusammenspannen {v}
belli bir biçimde {s} wüchsig {adj}
belli bir biçimde yaşama tarzı olan {s} situiert {adj}
belli bir bölgede yada bir toplumda görülen hastalık {a} endemisch {a}
belli bir bölgeyle sınırlı olmayan {s} überregional {adj}
belli bir boyda {s} wüchsig {adj}
belli bir cins malın alım satımı {i} der Gattungskauf {m}
belli bir cinsiyete özgü {s} geschlechtsspezifisch {adj}
belli bir dönemdeki ünlü ses mevcudu {i} [dilb]der Vokalismus {m}
belli bir dönemin ortası {i} der Medio {m}
belli bir düzeye gelip kalmak {fi} einpendeln {v}
belli bir gruba {adv} intern {adv}
belli bir hedef uğruna birlikte hareket etme {i} der Zweckverband {m}
belli bir istikamete uçmak {fi} zufliegen {v}
belli bir konuda fikir {i} die Stellungnahme {f}
belli bir kurala bağlı olmayan {s} irregulär {adj}
belli bir şekilde {s} wüchsig {adj}
belli bir şeye göre ölçülerek hazırlanmış olmak {fi} [teks]zuschneiden {v}
belli bir şirketin dergisi {i} die Hauszeitschrift {f}
belli bir sisteme göre ayırma {i} die Aufschlüsselung {f}
belli bir sisteme göre ayırmak {fi} aufschlüsseln {v}
belli bir sisteme göre bölme ayırma {i} die Aufschlüsselung {f}
belli bir sisteme göre bölmek ayırmak {fi} aufschlüsseln {v}
belli bir süre için görevli memur {allg} Beamter auf Zeit {allg}
belli bir üsluba tam uyan {s} stilecht {adj}
belli bir üsluba uygun {s} stilgerecht {adj}
belli bir yeri temizlemek {fi} zusammenkehren {v}
belli bir yöne gitmek {itr} steuern {itr}
belli bir yöne yayın yapan kısa dalga radyo istasyonu {i} der Richtstrahler {m}
belli bir zaman noktasında bilinçli olma hali {i} die Bewusstseinslage {f}
belli bir zamanda buluşmak {fi} Zusammentreffen {v}
belli değil {s} Unentschieden {adj}
belli eden {s} verräterisch {adj}
belli etme {i} die Andeutung {f}
belli etme {i} die Auslassung {f}
belli etmeden {s} heimlich {adj}
belli etmek {fi} andeuten {v}
belli etmek {fi} auslassen {v}
belli etmek {fi} ausplaudern {v}
Indirekte Treffer
aracın belli bir hızla sürülmesi halinde sürekli yeşil ışığa denk gelme {allg} grüne Welle {allg}
başı kıçı belli olmamak {fi} weder Hand noch Fuß haben {v}
başı sonu belli {allg} Hand und Fuß haben {allg}
başı sonu belli olmamak {fi} weder Hand noch Fuß haben {v}
belli amaçla tasarruf {i} das Zwecksparen {n}
belli aralıklarla tekrarlanan {s} regelmäßig {adj}
belli belirsiz {s} verschwommen {adj}
belli belirsiz {s} vage {adj}
belli belirsiz {allg} nicht recht klar {allg}
belli belirsiz {allg} nicht recht deutlich {allg}
belli belirsiz {adv} Andeutungsweise {adv}
belli bir alanda uzmanlaşmak {fi} spezialisieren {v}
belli bir amaç için yapılan bina {i} [mim]der Zweckbau {m}
belli bir amaç için yavaşça öksürürmüş gibi yapmak {fi} räuspern {v}
belli bir amaca ait {s} zweckgebunden {adj}
belli bir amaçla insanları bir araya getirmek {fi} zusammenspannen {v}
belli bir biçimde {s} wüchsig {adj}
belli bir biçimde yaşama tarzı olan {s} situiert {adj}
belli bir bölgede yada bir toplumda görülen hastalık {a} endemisch {a}
belli bir bölgeyle sınırlı olmayan {s} überregional {adj}
belli bir boyda {s} wüchsig {adj}
belli bir cins malın alım satımı {i} der Gattungskauf {m}
belli bir cinsiyete özgü {s} geschlechtsspezifisch {adj}
belli bir dönemdeki ünlü ses mevcudu {i} [dilb]der Vokalismus {m}
belli bir dönemin ortası {i} der Medio {m}
belli bir düzeye gelip kalmak {fi} einpendeln {v}
belli bir gruba {adv} intern {adv}
belli bir hedef uğruna birlikte hareket etme {i} der Zweckverband {m}
belli bir istikamete uçmak {fi} zufliegen {v}
belli bir konuda fikir {i} die Stellungnahme {f}
belli bir kurala bağlı olmayan {s} irregulär {adj}
belli bir şekilde {s} wüchsig {adj}
belli bir şeye göre ölçülerek hazırlanmış olmak {fi} [teks]zuschneiden {v}
belli bir şirketin dergisi {i} die Hauszeitschrift {f}
belli bir sisteme göre ayırma {i} die Aufschlüsselung {f}
belli bir sisteme göre ayırmak {fi} aufschlüsseln {v}
belli bir sisteme göre bölme ayırma {i} die Aufschlüsselung {f}
belli bir sisteme göre bölmek ayırmak {fi} aufschlüsseln {v}
belli bir süre için görevli memur {allg} Beamter auf Zeit {allg}
belli bir üsluba tam uyan {s} stilecht {adj}
belli bir üsluba uygun {s} stilgerecht {adj}
belli bir yeri temizlemek {fi} zusammenkehren {v}
belli bir yöne gitmek {itr} steuern {itr}
belli bir yöne yayın yapan kısa dalga radyo istasyonu {i} der Richtstrahler {m}
belli bir zaman noktasında bilinçli olma hali {i} die Bewusstseinslage {f}
belli bir zamanda buluşmak {fi} Zusammentreffen {v}
belli değil {s} Unentschieden {adj}
belli eden {s} verräterisch {adj}
belli etme {i} die Auslassung {f}
belli etme {i} die Andeutung {f}