DeutschTürkisch 
Direkte Treffer
das Haben {n} [Handel]alacak {i}
das Haben {n} alacaklar {i}
das Haben {n} [Handel]banka hesabındaki birikim {i}
haben {v} bulunmak {fi}
haben {v} haiz olmak {v}
das Haben {n} kredi {i}
haben {v} malik olmak {v}
das Haben {n} [Handel]matlup {i}
haben {v} muktedir olmak {v}
haben {v} sahip olmak {v}
haben {allg} büyüklük taslamak {allg}
haben {allg} nazlanmak {allg}
haben {allg} tavır takınmak {allg}
Haben Sie abgenommen {allg} Zayıfladınız {allg}
Haben Sie Brüder {allg} Erkek kardeşiniz var mı? {allg}
Haben Sie Ihre Versichertenkarte dabei {allg} Sigorta kartınız yanınızda {allg}
haben Sie keine Angst {allg} korkmayın {allg}
haben Sie noch Wünsche {allg} başka isteğiniz var mı? {allg}
Haben Sie Schlafstörungen {allg} Uykunuz düzensiz mi {allg}
Haben Sie Schluckbeschwerden {allg} Yutkunma zorluğunuz var {allg}
Haben Sie Schluckstörungen {allg} Yutkunmakta zorlanıyor musunuz {allg}
die Habenanzeige {f} alacak dekontu {i}
die Habenbuchung {f} alacak kaydı {i}
der Habenichts {m} fakir {i}
der Habenichts {m} yoksul {i}
das Habenkonto {n} alacak hesabı {i}
das Habenkonto {n} alacaklı hesap {i}
der Habensaldo {m} alacak bakiyesi {i}
der Habensaldo {m} [Handel]alacak toplamı {i}
der Habensaldo {m} alacaklı bakiye {i}
die Habenseite {f} alacak tarafı {i}
die Habenseite {f} alacaklı {i}
die Habenseite {f} alacaklı taraf {i}
der Habenzins {m} alacaklı faizi {i}
die Habenzinsen {pl} alacaklı faizi {ç}
Indirekte Treffer
die Abscheu haben (vor etw/jdm) {allg} birisinden veya bir şeyden nefret etmek {allg}
Absicht zu etw haben {allg} bir şeye niyeti olmak {allg}
Acht haben (auf) {allg} dikkat etmek {allg}
Acht haben (auf) {allg} göz kulak olmak {allg}
alle Hände voll zu tun haben {allg} işi başından aşmak {allg}
alle Hände voll zu tun haben {allg} çok meşgul olmak {allg}
alle Hände voll zu tun haben {allg} çok işi olmak {allg}
an einem Ort nichts verloren haben {allg} bir yerde işi olmamak {allg}
an etw Freude haben {allg} bir şeyden zevk almak {allg}
an etw Interesse haben {allg} çıkar {allg}
an etw Interesse haben {allg} yarar {allg}
an etw Interesse haben {allg} bir şeyle ilgilenmek {allg}
an etw Interesse haben {allg} talep {allg}
an etw Interesse haben {allg} bir şeye ilgisi olmak {allg}
an etw Interesse haben {allg} menfaat {allg}
an etw Interesse haben {allg} [Handel]istek {allg}
an jedem Finger haben {allg} kızlar veya oğlanlar onun etrafında pervane {allg}
an jemandem einen Narren gefressen haben {allg} birinden ifrat derecede hoşlanmak {allg}
an jemandem einen Narren gefressen haben {allg} biri için deli divane olmak {allg}
an sich haben {allg} ilginç olmak {allg}
an sich haben {allg} hoş olmak {allg}
Angst haben {v} korkmak {fi}
Angst haben {v} endişe etmek {fi}
Angst haben {v} korkusu olmak {fi}
Angst um eigenes Leben haben {allg} hayatından korkmak {allg}
Angst um eigenes Leben haben {allg} hayatından endişe duymak {allg}
Anschluss haben an ... {allg} ... ile bağlantısı olmak {allg}
Anspruch haben auf {v} üzerinde hakkı olmak {fi}
Anspruch haben auf ... {allg} ... üzerinde hakkı olmak {allg}
Arbeit haben {allg} işi olmak {allg}
Auch ein weißes Schaf kann ein schwarzes Lamm haben {allg} Ak koyunun kara kuzusu da olur {allg}
Auch ein weißes Schaf kann ein schwarzes Lamm haben {allg} [Redw.]Ak koyunun kara kuzusu da olur {allg}
auf dem Gewissen haben {allg} bir şeyin sebebi olmak {allg}
auf dem Kerbholz haben {allg} bir suç işlemiş olmak {allg}
auf dem Markt zu haben sein {allg} piyasada bulunmak {allg}
auf dem Markt zu haben sein {allg} piyasada bulunur {allg}
auf etw Anspruch haben {allg} bir şeye hakkı olmak {allg}
auf Lager haben {allg} stokta bulundurmak {allg}
auf Lager haben {allg} depoda bulundurmak {allg}
Augen wie ein gestochenes Kalb haben {allg} öküz gibi bakmak {allg}
Ausgang haben {v} izinli olmak {fi}
ausgedient haben {allg} süresi geçmiş {allg}
ausgedient haben {allg} işi bitmiş {allg}
ausgefressen haben {allg} bir halt işlemiş olmak {allg}
ausgefressen haben {allg} suç işlemiş olmak {allg}
ausgefressen haben {allg} kabahat işlemiş olmak {allg}
Bankkonto haben {allg} banka hesabı olmak {allg}
Bärennatur haben {allg} güçlü bir yapısı olmak {allg}
Bedarf haben an {allg} ...için gereksinme olmak {allg}
Bedarf haben an {allg} ...için ihtiyaç olmak {allg}
Bedenken haben {allg} tereddütü olmak {allg}
Bedenken haben {allg} tereddüt etmek {allg}
Bedenken haben {allg} duraksamak {allg}
bei jemandem einen Stein im Brett haben {allg} birinin gözünde olmak {allg}
bei jemandem verspielt haben {v} gözünden düşmek {fi}
bei sich haben {v} yanında olmak {fi}
bei sich haben {allg} yanında olmak {allg}
bei sich haben {allg} üzerinde olmak {allg}
beieinander haben {allg} aklı başında olmak {allg}
beieinander haben {allg} dalgınlığına gelmek {allg}
beieinander haben {allg} biriktirmiş olmak {allg}
Belastung haben {v} sorumluluk sahibi olmak {fi}
Bereitschaft haben {allg} nöbeti olmak {allg}
Bereitschaft haben {allg} hazır bulunmak {allg}
Bestand haben {v} dayanıklı olmak {fi}
Besuch haben {v} misafiri olmak {fi}
Beziehungen haben {v} ilişkisi olmak {fi}
Blähungen haben {allg} gazı olmak {allg}
Bock haben auf etw. (argo) {v} bir şeye istekli olmak {fi}
brennenden Durst haben {allg} hararet basmak {allg}
da haben wir die Bescherung {allg} çattık belaya {allg}
da haben wir es {allg} işte gördün mü! {allg}
da haben wir's {allg} işte gördün şimdi {allg}
da haben wir's! {allg} işte gördün şimdi {allg}
Dach haben {allg} ev sahibi olmak {allg}
das Heft in der Hand haben {allg} duruma hakim olmak {allg}
das Herz auf dem rechten Fleck haben {allg} iyi kalpli olmak {allg}
das Herz auf der Zunge haben {allg} içi dışı bir olmak {allg}
das letzte Wort haben wollen {allg} hep kendi dediği olsun istemek {allg}
das Nachsehen haben {n} havasını almak {i}