TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
yerinde {allg} an Ort und Stelle {allg}
yerinde {s} angebracht {adj}
yerinde {s} angetan {adj}
yerinde {s} angezeigt {adj}
yerinde {öt} anstatt {prp}
yerinde {öt} anstelle {prp}
yerinde {adv} entscheidend {adv}
yerinde {s} erlaubt {adj}
yerinde {allg} es kommt hin {allg}
yerinde {s} gelegen {adj}
yerinde {adv} geraten {adv}
yerinde {s} gescheit {adj}
yerinde {s} passend {adj}
yerinde {s} prächtig {adj}
yerinde {s} prachtvoll {adj}
yerinde {s} sachgemäß {adj}
yerinde {s} sachgerecht {adj}
yerinde {s} schick {adj}
yerinde {s} schicklich {adj}
yerinde {s} sinnig {adj}
yerinde {s} statthaft {adj}
yerinde {s} stimmig {adj}
yerinde {s} treffend {adj}
yerinde {s} verständig {adj}
yerinde {s} verträglich {adj}
yerinde {s} vorteilhaft {adj}
yerinde {s} zuträglich {adj}
yerinde {s} zutreffend {adj}
yerinde {allg} zweckmäßig {allg}
yerinde {s} schlüssig {adj}
yerinde {allg} vor Ort {allg}
yerinde bir ceza {allg} eine gerechte Strafe {allg}
yerinde bir görüş {allg} eine zutreffende Bemerkung {allg}
yerinde bir seçim yapmış olmak {allg} einen guten Griff getan haben {allg}
yerinde bir talep {allg} ein billiges Verlangen {allg}
yerinde bulunamama {i} das Versäumnis {n}
yerinde bulunmama {i} die Absenz {f}
yerinde bulunmamak {fi} abhanden kommen {v}
yerinde bulunmayış {i} das Nichterscheinen {n}
yerinde değil {allg} ein Vergleich hinkt {allg}
yerinde değildir {allg} das gehört nicht hierher {allg}
yerinde duramama {i} [kim]das Quecksilber {n}
yerinde duramayan {s} kribbelig {adj}
yerinde duramayan {s} quecksilberig {adj}
yerinde duramayan {s} hibbelig {adj}
yerinde duramayan {s} zapplig {adj}
yerinde duramayan kişi {i} der Quirl {m}
yerinde duramaz olmak {v} [tek]überdrehen {v}
yerinde durmak {fi} stillstehen {v}
yerinde durmamak {itr} zappeln {itr}
yerinde görme {allg} Besichtigung an Ort und Stelle {allg}
yerinde işlem {i} das Platzgeschäft {n}
yerinde kalakalmak {allg} auf dem Platz bleiben {allg}
yerinde kalmak istememek {fi} fortwollen {v}
yerinde keşif {allg} Besichtigung an Ort und Stelle {allg}
yerinde keşif {i} [huk]die Ortsbesichtigung {f}
yerinde kullanılabilen {s} tauglich {adj}
yerinde olma {i} die Gehörigkeit {f}
yerinde olmak {allg} angebracht sein {allg}
yerinde olmak {fi} geziemen {v}
yerinde olmak {itr} taugen {itr}
yerinde olmak {fi} zutreffen {v}
yerinde olmama {s} ungeeignet {adj}
yerinde olmamak {fi} fehl am Platz sein {v}
yerinde olmayan {s} deplaziert {adj}
yerinde olmayan {s} fehl {adj}
yerinde olmayan {s} unangemessen {adj}
yerinde olmayan {s} unverdient {adj}
yerinde olmayan davranış {allg} unangemessenes Benehmen {allg}
yerinde olmayan durum {s} ungebührend {adj}
yerinde olmayan durum {s} ungebührlich {adj}
yerinde oynatmak {fi} ausrenken {v}
yerinde rahat olmayan {s} zappelig {adj}
yerinde sabit olan {a} unbeweglich {a}
yerinde saymak {allg} auf der Stelle treten {allg}
yerinde saymak {allg} einen toten Punkt {allg}
yerinde saymak {fi} nicht vom Fleck kommen {v}
yerinde saymak {allg} festfahren {allg}
yerinde saymak {fi} sitzen bleiben {v}
yerinde saymak {fi} stagnieren {v}
Indirekte Treffer
aklı yerinde {s} bewusst {adj}
anında ve yerinde {allg} vom Fleck weg {allg}
atı nehrin sığ yerinde yıkamak {v} Schwemmen {v}
birinin yerinde olmak istememek {allg} nicht in jemandes Haut stecken wollen {allg}
çalışma yerinde {allg} am Arbeitsplatz {allg}
çalışma yerinde aranan koşullar {ç} die Arbeitsplatzanforderungen {pl}
çalışma yerinde eğitim {allg} Ausbildung am Arbeitsplatz {allg}
çalışma yerinde emniyet {i} die Arbeitsplatzsicherheit {f}
çalışma yerinde güvenlik {i} die Arbeitsplatzsicherheit {f}
dünyanın her yerinde {adv} Landaus, landein {adv}
eti budu yerinde {s} drall {adj}
görev yerinde amir kişi {i} [ask]der Bulle {m}
gücü kuvveti yerinde {s} kräftig {adj}
gücü kuvveti yerinde adam {i} der Athlet {m}
hali vakti yerinde {s} gut situiert {adj}
hali vakti yerinde {s} bemittelt {adj}
hali vakti yerinde {s} wohlhabend {adj}
hali vakti yerinde olmak {allg} wie die Made im Speck leben {allg}
hali vakti yerinde olmak {allg} gut situiert sein {allg}
hali vakti yerinde olmak {allg} gut gestellt sein {allg}
hastalık yüzünden yerinde bulunmama {allg} wegen Krankheit fehlen {allg}
inşaatta veya olay yerinde kullanılan dikkat şerid {i} das Flatterband {n}
inşaatta veya olay yerinde kullanılan dikkat şerid {i} das Absperrband {n}
yerinde {allg} am Arbeitsplatz {allg}
itibarı yerinde {allg} guter Leumund {allg}
kaşı gözü yerinde {allg} recht hübsch {allg}
keyfi yerinde {s} sauwohl {adj}
keyfi yerinde {s} ausgelassen {adj}
keyfi yerinde olmak {fi} es sich gut gehen lassen {v}
keyfi yerinde olmak {allg} gute Stimmung sein {allg}
keyfi yerinde olmak {allg} gut drauf sein {allg}
keyfi yerinde olmak {fi} gut aufgelegt sein {v}
kuvveti yerinde {s} derb {adj}
masanın kapıdan en uzak olan yerinde {adv} obenan {adv}
neşesi yerinde olmak {allg} gut zu lachen haben {allg}
olay yerinde keşif {allg} [huk]Lokaltermin am Tatort {allg}
olay yerinde keşif {allg} [huk]Besichtigung an Ort und Stelle {allg}
olay yerinde yapılan adli keşif {allg} gerichtlicher Augenschein {allg}
olay yerinde yapılan tatbikat {i} [huk]der Lokaltermin {m}
rahatı yerinde olmak {allg} es gut haben {allg}
sağlığı yerinde {s} [sp]fit {adj}
sağlığı yerinde {allg} es geht ihm gut {allg}
sağlığı yerinde {adv} wohlauf {adv}
sağlığı yerinde olma {i} das Wohlsein {n}
sağlığı yerinde olmak {allg} bei guter Gesundheit sein {allg}
sağlığı yerinde olmak {fi} auf Draht sein {v}
sağlığı yerinde olmak {allg} auf dem Damm sein {allg}
sağlığı yerinde olmak {allg} guter Gesundheit erfreuen {allg}
sağlığı yine yerinde olmak {allg} wieder obenauf sein {allg}
satış yerinde {adv} [tic]loco {adv}
sıhhati yerinde {adv} wohlauf {adv}
sözcükleri yerinde kullanamama {i} [hek]die Paraphasie {f}
suçun işlendiği anda suç yerinde olmadığını ispat etmek {allg} [huk]sein Alibi nachweisen {allg}
şuuru yerinde olmamak {fi} dahindämmern {v}
tam orta yerinde {adv} inmitten {adv}
tam yerinde {a} am rechten Ort {a}
tam yerinde {s} sinnig {adj}
tam yerinde {allg} gut angebracht {allg}
tam yerinde {s} goldrichtig {adj}
tam yerinde {allg} am rechten Orte {allg}
topu yerinde oynatmak {fi} [sp]aufstoßen {v}
uykunun en güzel yerinde {allg} im besten Schlaf {allg}
vücudun herhangi bir yerinde su birikmesi {i} das Ödem {n}
yangın yerinde kalan nöbetçi itfaiyeci {i} die Brandwache {f}