TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
sucu {i} der Wasserverkäufer {m}
suçu ağırlaştırıcı nedenlerden dolayı daha ağır şekilde cezalandırılan hırsızlık {allg} qualifizierter Diebstahl {allg}
suçu başkasına atmak {allg} ausreden {allg}
suçu başkasına yüklemek {allg} jemandem etwas in die Schuhe schieben {allg}
suçu birbirinin üzerine atmak {allg} beschuldigen {allg}
suçu daha az olan {s} [huk]minderbelastet {adj}
suçu gizlice başkasına yıkmak {allg} unterjubeln {allg}
suçu isnat etmek {v} unterschieben {v}
suçu kendinde bulmak {allg} anklagen {allg}
suçu olmadan {s} unverschuldet {adj}
suçu olmak {allg} Schuld sein {allg}
suçu olmayan {s} unverschuldet {adj}
suçu üstlenme {i} die Schuldübernahme {f}
suçu üzerine almak {allg} die Schuld auf sich nehmen {allg}
suçu yüzüne vurmak {allg} ins Gesicht schleudern {allg}
sucud {allg} [din]Niederwerfung des Körpers beim Gebet {allg}
sucuk {i} der Aufschnitt {m}
sucuk {i} die Wurst {f}
sucuk {ç} die Wurstwaren {pl}
sucuk çeşidi {i} die Fleischwurst {f}
sucuk doldurmak {allg} Wurst stopfen {allg}
sucuk eti {i} das Wurstfleisch {n}
sucuk gibi ıslanmak {allg} pudelnass werden {allg}
sucuk kazanı {i} der Wurstkessel {m}
sucuk satıcısı {i} der Wursthändler {m}
sucuk yapmak {allg} Wurst stopfen {allg}
sucuklu çorba {i} die Wurstsuppe {f}
suçun bedelini ödemek {v} bezahlen {v}
suçun ceza hukuku {i} [huk]das Tatstrafrecht {n}
suçun egemenliği {i} die Tatherrschaft {f}
suçun faili {i} der Delinquent {m}
suçun faili {i} die Delinquentin {f}
suçun fiili unsuru {i} das Deskriptives Tatbestandsmerkmal {n}
suçun işlendiği anda suç yerinde olmadığını ispat etmek {allg} [huk]sein Alibi nachweisen {allg}
suçun işlendiği yer yakınında {i} die Tatortnähe {f}
suçun kanuni unsuru {i} das Normatives Tatbestandsmerkmal {n}
suçun karşılığı {i} die Sühne {f}
suçun maddi unsuru {i} das Objektives Tatbestandsmerkmal {n}
suçun şartı {i} der Tatumstand {m}
suçun şartlarında yanılma {i} der Tatbestandsirrtum {m}
suçun tipi {i} der Tatbestand {m}
suçun unsurları {i} der Straftatbestand {m}
suçunu bağışlamak {v} begnadigen {v}
suçunu bağışlamak {fi} freisprechen {v}
suçunu bağışlamak {fi} lossprechen {v}
suçunu bağışlamak {fi} vergeben {v}
suçunu bağışlanıak {fi} freisprechen {v}
suçunu bağışlanıak {fi} lossprechen {v}
suçunu bağışlanıak {fi} vergeben {v}
suçunu başkasının üstüne atmak {fi} anflicken {v}
suçunu itiraf etmek {fi} die Schuld eingestehen {v}
suçunu itiraf etmek {fi} geständig sein {v}
suçunu itiraf etmiş olmak {fi} geständig sein {v}
suçunu kabul etmek {allg} schuldig bekennen {allg}
suçunu kanıtlamak {fi} überführen {v}
suçunun kanıtlanması {i} die Überführung {f}
suçüstü {a} [huk]auf frischer Tat {a}
suçüstü {allg} [huk]flagrantes Vergehen {allg}
suçüstü {a} [huk]in flagranti {a}
suçüstü {i} die Überrumpelung {f}
suçüstü mahkemesi {i} [huk]das Schnellgericht {n}
suçüstü yakalamak {fi} auf frischer Tat ertappen {v}
suçüstü yakalamak {v} ertappen {v}
suçüstü yakalamak {v} erwischen {v}
suçüstü yakalamak {v} überraschen {v}
suçüstü yakalamak {v} überrumpeln {v}
suçüstü yakalanmak {fi} auf frischer Tat ertappen {v}
suçüstü yakalanmak {v} betreffen {v}
suçüstü yakalanmış {s} betreten {adj}
Indirekte Treffer
ayni suçu tekrar işleyen {s} [huk]rückfällig {adj}
ayni suçu tekrarlamak {allg} [huk]rückfällig werden {allg}
basın suçu {i} das Pressedelikt {n}
cezasız kalmaya yol açma suçu {i} die Strafvereitelung {f}
cinayet suçu işlemek {itr} morden {itr}
disiplin suçu {i} [huk]das Disziplinarvergehen {n}
görev suçu {i} [huk]das Dienstvergehen {n}
görevini kötüye kullanma suçu {i} das Dienstvergehen {n}
haysiyet suçu {i} die Ehrenstrafe {f}
hiç suçu olmamak {allg} keine Schuld treffen {allg}
hizmet suçu {i} das Dienstvergehen {n}
hırsızlık suçu {i} [huk]das Diebstahlsdelikt {n}
ihmal suçu {i} das Fahrlässigkeitsdelikt {n}
ihmalkarlık suçu {i} [huk]das Omissivdelikt {n}
insan kaçırma suçu {i} der Menschenraub {m}
mühür suçu {i} der Siegelbruch {m}
özgürlükten yoksun kılma suçu {i} die Freiheitsberaubung {f}
planlanan suçu bildirmeme {allg} Nichtanzeige einer geplanten Straftat {allg}
savaş suçu {i} [ask]das Kriegsverbrechen {n}
savaş suçu {i} [huk]die Kriegsschuld {f}
savsaklama suçu {i} [huk]das Omissivdelikt {n}
seçim suçu {i} das Wahldelikt {n}
somut tehlike suçu {i} das Konkretes Gefährdungsdelikt {n}
soyut tehlike suçu {i} das Abstraktes Gefährdungsdelikt {n}
suçu ağırlaştırıcı nedenlerden dolayı daha ağır şekilde cezalandırılan hırsızlık {allg} qualifizierter Diebstahl {allg}
suçu başkasına atmak {allg} ausreden {allg}
suçu başkasına yüklemek {allg} jemandem etwas in die Schuhe schieben {allg}
suçu birbirinin üzerine atmak {allg} beschuldigen {allg}
suçu daha az olan {s} [huk]minderbelastet {adj}
suçu gizlice başkasına yıkmak {allg} unterjubeln {allg}
suçu isnat etmek {v} unterschieben {v}
suçu kendinde bulmak {allg} anklagen {allg}
suçu olmadan {s} unverschuldet {adj}
suçu olmak {allg} Schuld sein {allg}
suçu olmayan {s} unverschuldet {adj}
suçu üstlenme {i} die Schuldübernahme {f}
suçu üzerine almak {allg} die Schuld auf sich nehmen {allg}
suçu yüzüne vurmak {allg} ins Gesicht schleudern {allg}
trafik suçu {i} das Verkehrsdelikt {n}
ülkede barışı bozma suçu {i} der Landfriedensbruch {m}
vergi suçu {i} das Steuerdelikt {n}
yol kesme suçu {i} der Straßenraub {m}
zimmet suçu {i} die Unterschlagung {f}