kendini {adv}
[dilb] | sich {adv} |
|
kendini -e vermek {fi} | widmen {v} |
|
kendini adama {i} | die Devotion {f} |
|
kendini adamak {fi} | widmen {v} |
|
kendini akıllı sanan {i} | der Klügler {m} |
|
kendini alıştırmak {fi} | einarbeiten {v} |
|
kendini amorti etme süresi {i} | die Amortisationszeit {f} |
|
kendini anlatma {i} | die Selbstdarstellung {f} |
|
kendini aptal göstermek {allg} | als dumm hinstellen {allg} |
|
kendini aptal yerine koydurmamak {allg} | nicht für dumm verkaufen lassen {allg} |
|
kendini arattırmak {allg} | durch Abwesenheit glänzen {allg} |
|
kendini aşırı önemli bulma {i} | die Selbstüberschätzung {f} |
|
kendini asmak {fi} | aufhängen {v} |
|
kendini asmak {fi} | erhängen {v} |
|
kendini aşmak {fi} | aus sich herausgehen {v} |
|
kendini ateşe atmak {fi} | in sein Verderben rennen {v} |
|
kendini bağlamak {fi} | assoziieren {v} |
|
kendini başka bir şeye vermek {fi} | verlegen {v} |
|
kendini başka birisi için telef etmek {fi} | abhärmen {v} |
|
kendini başkalarına sömürten kişi {i} | die Milchkuh {f} |
|
kendini başkasının yerine koyabilen {s} | einfühlsam {adj} |
|
kendini başkasının yerine koyabilir {a} | einfühlsam {a} |
|
kendini başkasının yerine koyabilme {i} | die Einfühlsamkeit {f} |
|
kendini başkasının yerine koyma {i} | die Einfühlung {f} |
|
kendini başkasının yerine koymak {fi} | einfühlen {v} |
|
kendini beğendirmeye çalısmak {itr} | kokettieren {itr} |
|
kendini beğenen {s} | selbstzufrieden {adj} |
|
kendini beğenme {i} | die Eigenliebe {f} |
|
kendini beğenme {i} | die Einbildung {f} |
|
kendini beğenme {i} | die Eingebildetheit {f} |
|
kendini beğenme {i} | die Selbstgefälligkeit {f} |
|
kendini beğenme {i} | die Überheblichkeit {f} |
|
kendini beğenme {i} | der Übermut {m} |
|
kendini beğenmek {itr} | abheben {itr} |
|
kendini beğenmek {allg} | eingebildet sein {allg} |
|
kendini begenmiş {s} | vermessen {adj} |
|
kendini beğenmiş {i}
[hayb] | der Affe {m} |
|
kendini beğenmiş {s} | affig {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | aufgeblasen {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | blasiert {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | borniert {adj} |
|
kendini beğenmiş {i} | die Breite {f} |
|
kendini beğenmiş {s} | breitspurig {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | dreist {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | dünkelhaft {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | eingebildet {adj} |
|
kendini beğenmiş {a} | eitel {a} |
|
kendini beğenmiş {i} | der Geck {m} |
|
kendini beğenmiş {s} | großspurig {adj} |
|
kendini beğenmiş {i} | der Gschaftlhuber {m} |
|
kendini beğenmiş {s} | hochmütig {adj} |
|
kendini beğenmiş {i} | der Laffe {m} |
|
kendini beğenmiş {s} | naseweis {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | schnippisch {adj} |
|
kendini beğenmiş {i} | der Schreier {m} |
|
kendini beğenmiş {s} | selbstgefällig {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | selbstgerecht {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | süffisant {adj} |
|
kendini beğenmiş {s} | überheblich {adj} |
|
kendini beğenmiş {a} | überlieblich {a} |
|
kendini beğenmiş {allg} | vornehmer Pinkel {allg} |
|
kendini beğenmiş olmak {allg} | von sich eingenommen sein {allg} |
|
kendini beğenmişlik {i} | die Bravade {f} |
|
kendini beğenmişlik {i} | die Dreistigkeit {f} |
|
kendini beğenmişlik {i} | der Dünkel {m} |
|
kendini beğenmişlik {i} | die Dünkelhaftigkeit {f} |
|
kendini beğenmişlik {i} | die Eitelkeit {f} |
|
kendini beğenmişlik {i} | der Hochmut {m} |
|
kendini beğenmişlik {i} | die Selbstbewunderung {f} |
|
kendini beğenmişlik {i} | die Vermessenheit {f} |
|
kendini belli bir alana yöneltmek {itr}
[hayb] | werfen {itr} |
|
kendini belli etmek {fi}
[ask] | absetzen {v} |
|
kendini belli etmek {fi} | äußern {v} |
|
kendini belli etmek {allg} | bekunden {allg} |
|
kendini bildirme {allg} | Selbstanzeige {allg} |
|
kendini bilerek sakatlama {i}
[huk] | die Selbstverstümmelung {f} |
|
kendini bilme {i} | die Selbsterkenntnis {f} |
|
kendini bilmez {s} | frech {adj} |
|
kendini bilmez {s} | toll {adj} |
|
kendini bir başkasıyla karşılaştırmak {allg} | vergleichen {allg} |
|
asarak kendini öldürmek {fi} | aufhängen {v} |
|
aynada kendini görmek {allg} | sehen {allg} |
|
bir işe kendini verme {i}
[den] | die Versenkung {f} |
|
bir şeye kendini adamak {itr} | für eine Sache leben {itr} |
|
bir şeye kendini adamak {fi} | einer Sache verschreiben {v} |
|
bir şeye kendini vermek {allg} | einer Sache nachhängen {allg} |
|
birisine kendini sevdirmek {allg} | beliebt machen {allg} |
|
büyük bir iş becermiş gibi kendini göstermek {v} | klotzen {v} |
|
daima kendini haklı çıkarma {i} | die Selbstgerechtigkeit {f} |
|
evde kendi kendini eğiterek yetişmiş kişi {i} | der Autodidakt {m} |
|
evde kendi kendini eğiterek yetişmiş kişi {i} | der Stubengelehrte {m} |
|
gereksiz yere kendini tehlikeye atmak {allg} | den Helden spielen {allg} |
|
harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi {i} | die Regeneration {f} |
|
hem aptal hem kendini beğenmiş {s} | dummstolz {adj} |
|
her şeyde kendini öne çıkaran {i} | der Egotist {m} |
|
her şeyde kendini öne çıkarma {i} | der Egotismus {m} |
|
içten içe kendini yemek {fi} | auffressen {v} |
|
insanlığın kendi kendini yok etmesi {mn} | Omnizid {mn} |
|
iyilik yapmak için kendini zorlamak {allg} | seinem Herzen einen Stoß geben {allg} |
|
kendi kendini {önk} | selbst- {prä} |
|
kendi kendini alçaltma {i} | die Selbsterniedrigung {f} |
|
kendi kendini aşağılama {i} | die Selbstverachtung {f} |
|
kendi kendini bağlama {i} | die Selbstbindung {f} |
|
kendi kendini cinsel doyuma ulaştırma {i} | die Selbstbefriedigung {f} |
|
kendi kendini cinsel doyuma ulaştırmak {v} | wichsen {v} |
|
kendi kendini cinsel doyuma ulaştırmak {itr} | onanieren {itr} |
|
kendi kendini cinsel doyuma ulaştırmak {itr} | masturbieren {itr} |
|
kendi kendini eleştirerek {s} | selbstkritisch {adj} |
|
kendi kendini eleştirmek {allg} | kritisieren {allg} |
|
kendi kendini finanse etme {i} | die Eigenfinanzierung {f} |
|
kendi kendini geçindirme {i} | die Eigenversorgung {f} |
|
kendi kendini geliştirme {i} | das Selbstmanagement {n} |
|
kendi kendini gözlem {i} | die Selbstbeobachtung {f} |
|
kendi kendini gözlemleme {i}
[ruhb] | die Selbstbeobachtung {f} |
|
kendi kendini ihbar etme {i} | die Selbstanzeige {f} |
|
kendi kendini kandırma {i} | die Selbsttäuschung {f} |
|
kendi kendini kandırma {i} | der Selbstbetrug {m} |
|
kendi kendini kontrol etme {i} | die Selbstkontrolle {f} |
|
kendi kendini kontrol etme {fi} | maßhalten {v} |
|
kendi kendini koruma {i} | der Selbstschutz {m} |
|
kendi kendini öldürme {i} | die Selbstentleibung {f} |
|
kendi kendini övme {i} | das Selbstlob {n} |
|
kendi kendini savunma {i} | die Selbstverteidigung {f} |
|
kendi kendini sevmek {i} | der Narzissmus {m} |
|
kendi kendini tatmin etme {i} | die Selbstbefriedigung {f} |
|
kendi kendini tatmin etmek {allg} | befriedigen {allg} |
|
kendi kendini yiyip bitirmek {fi} | umbringen {v} |
|
kendi kendini yönetme {i} | die Autonomie {f} |
|
kendi kendini yönetme {i} | die Selbstverwaltung {f} |
|
kendi kendini zehirleme {i} | die Selbstvergiftung {f} |
|
kendini -e vermek {fi} | widmen {v} |
|
kendini adama {i} | die Devotion {f} |
|
kendini adamak {fi} | widmen {v} |
|
kendini akıllı sanan {i} | der Klügler {m} |
|
kendini alıştırmak {fi} | einarbeiten {v} |
|
kendini amorti etme süresi {i} | die Amortisationszeit {f} |
|
kendini anlatma {i} | die Selbstdarstellung {f} |
|
kendini aptal göstermek {allg} | als dumm hinstellen {allg} |
|
kendini aptal yerine koydurmamak {allg} | nicht für dumm verkaufen lassen {allg} |
|
kendini arattırmak {allg} | durch Abwesenheit glänzen {allg} |
|
kendini aşırı önemli bulma {i} | die Selbstüberschätzung {f} |
|
kendini asmak {fi} | erhängen {v} |
|
kendini asmak {fi} | aufhängen {v} |
|
kendini aşmak {fi} | aus sich herausgehen {v} |
|
kendini ateşe atmak {fi} | in sein Verderben rennen {v} |
|
kendini bağlamak {fi} | assoziieren {v} |
|
kendini başka bir şeye vermek {fi} | verlegen {v} |
|
kendini başka birisi için telef etmek {fi} | abhärmen {v} |
|
kendini başkalarına sömürten kişi {i} | die Milchkuh {f} |
|
kendini başkasının yerine koyabilen {s} | einfühlsam {adj} |
|
kendini başkasının yerine koyabilir {a} | einfühlsam {a} |
|
kendini başkasının yerine koyabilme {i} | die Einfühlsamkeit {f} |
|
kendini başkasının yerine koyma {i} | die Einfühlung {f} |
|
kendini başkasının yerine koymak {fi} | einfühlen {v} |
|
kendini beğendirmeye çalısmak {itr} | kokettieren {itr} |
|
kendini beğenen {s} | selbstzufrieden {adj} |
|
kendini beğenme {i} | der Übermut {m} |
|
kendini beğenme {i} | die Eigenliebe {f} |
|
kendini beğenme {i} | die Überheblichkeit {f} |
|