TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
durumda değişiklik {i} [tic]die Bestandsveränderung {f}
durumda olmak {fi} imstande sein {v}
durumda olmak {fi} in der Lage sein {v}
Indirekte Treffer
acil durumda {allg} im Ernstfall {allg}
acil durumda olan {s} Not leidend {adj}
acil durumda verilen karar {i} der Dringlichkeitsbeschluss {m}
acınacak durumda {i} die Jammergestalt {f}
acınacak durumda {s} erbärmlich {adj}
acınacak durumda {s} kümmerlich {adj}
ateş altına alarak zor durumda bırakmak {v} beharken {v}
avantajlı durumda olmak {allg} im Vorteil sein {allg}
aynı durumda {s} egal {adj}
başka şeyi düşünecek durumda olmamak {allg} den Kopf voll haben {allg}
belirli bir durumda ve özellikte {s} beschaffen {adj}
bir organın normal konumunda değil arkaya doğru eğik durumda olması {i} die Retroversion {f}
bir şeyi yapacak durumda olmak {fi} in der Lage sein {v}
birini zor durumda ortada bırakmak {allg} jemanden im Stich lassen {allg}
birisini zor durumda bırakmak {fi} [sp]mattsetzen {v}
Bitkin durumda olmak {fi} fertig sein {v}
borçlarını ödeyemez durumda olma {i} [huk]die Insolvenz {f}
boy ölçüşebilecek durumda {s} ebenbürtig {adj}
böyle bir durumda {allg} in so einem Falle {allg}
bu durumda {öt} Hierunter {prp}
bu durumda {adv} diesfalls {adv}
bu durumda {adv} demgemäß {adv}
bu durumda {adv} da {adv}
bu durumda {öt} bei {prp}
çalışabilir durumda {s} betriebsbereit {adj}
çalışabilir durumda olma {i} die Erwerbsfähigkeit {f}
çalışır durumda {allg} es läuft {allg}
çalışır durumda {s} intakt {adj}
çalışır durumda {i} der Betrieb {m}
çalışır durumda {s} funktionstüchtig {adj}
çalışır durumda {s} funktionsfähig {adj}
çalışır durumda {s} funktionierend {adj}
çalışır durumda olma {i} die Intaktheit {f}
çalışmaz durumda {allg} nicht funktionsfähig {allg}
çalışmaz durumda {allg} außer Betrieb {allg}
ciddi durumda {allg} im Ernstfall {allg}
daha iyi durumda olma {i} das Übergewicht {n}
dik durumda bulunmak {itr} stehen {itr}
diz çökmüş durumda olmak {allg} auf den Knien liegen {allg}
dış görünüşte iyi durumda olma {allg} äußerlich gute Beschaffenheit {allg}
durumda değişiklik {i} [tic]die Bestandsveränderung {f}
durumda olmak {fi} imstande sein {v}
durumda olmak {fi} in der Lage sein {v}
en olumsuz durumda {adv} schlimmstenfalls {adv}
enflasyona doğru giden durumda {adv} inflationsorientiert {adv}
eşit durumda olan {s} paritätisch {adj}
eşitsiz bir durumda {s} ungleichmäßig {adj}
ezilmiş bir durumda {s} eingekeilt {adj}
fakir durumda {s} ärmlich {adj}
fit durumda {allg} in Höchstform {allg}
fiziksel veya zihinsel olarak sağlıksız durumda {s} krank {adj}
geminin yüzer durumda olması {allg} [den]flott sein {allg}
her an devrilebilir durumda olmak {allg} auf der Kippe stehen {allg}
her durumda {adv} jedenfalls {adv}
her durumda {allg} unter allen Umständen {allg}
her durumda {s} unbedingt {adj}
her durumda {allg} auf jeden Fall {allg}
her durumda {adv} ohnehin {adv}
her durumda {allg} auf alle Fälle {allg}
her durumda {adv} ohnedies {adv}
her durumda {adv} ohnedem {adv}
hiçbir sey yapamayacak durumda {s} machtlos {adj}
işlemez durumda {allg} nicht funktionsfähig {allg}
işler durumda {s} betriebsbereit {adj}
işler durumda {allg} in Betrieb {allg}
işler durumda {i} der Betrieb {m}
işler durumda {a} funktionsfähig {a}
işler durumda {s} funktionierend {adj}
işler durumda {a} betriebsfähig {a}
işler durumda olmamak {fi} darniederliegen {v}
iyi durumda {adv} wohlauf {adv}
iyi durumda {s} wohl erhalten {adj}
iyi durumda {allg} gut erhalten {allg}
iyi durumda bulundurmak {fi} instandhalten {v}
iyimser bir durumda {s} optimistisch {adj}
iyiyi kötüyü seçebilecek durumda {s} [huk]zurechnungsfähig {adj}
kalabalıktan sıkışmış bir durumda {s} eingekeilt {adj}
kötü bir durumda olmak {s} danieder {adj}
kötü durumda olmak {fi} schlecht gehen {v}
kötü durumda olmak {allg} übel dran sein {allg}