TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
zorunda olmak {fi} brauchen {v}
zorunda olmak {allg} brauchen zu {allg}
zorunda olmak {s} gezwungen {adj}
zorunda olmak {a} müssen {a}
Indirekte Treffer
ayrılmak zorunda olmak {fi} wegmüssen {v}
bir şeye katlanmak zorunda kalmak {allg} daran glauben müssen {allg}
bir şeyi yapmak zorunda olmak {allg} notgedrungen machen {allg}
birlikte gelmek zorunda olmak {fi} mitmüssen {v}
bitirmek zorunda olmak {allg} schließen müssen {allg}
geçmek zorunda olmak {fi} durchmüssen {v}
gitmek zorunda {allg} er muss gehen {allg}
gitmek zorunda olmak {fi} wegmüssen {v}
gitmek zorunda olmak {fi} fortmüssen {v}
güçlüklerle mücadele etmek zorunda olmak {allg} mit Schwierigkeiten zu kämpfen haben {allg}
her işi tek başına yapmak zorunda kalmak {allg} alles allein machen müssen {allg}
insandan kaynaklanan kötü etkiler nedeniyle doğal yaşama alanını terk etmek zorunda kalan bitki veya hayvan {ç} die Kulturflüchter {pl}
karşıdakinin alınganlığı yüzünden sözlerini tartmak zorunda olmak {allg} seine Worte auf die Goldwaage legen müssen {allg}
Nazi Almanya'sında Yahudi olan herkesin göğsünde taşımak zorunda olduğu yıldız sembolü {i} [pol]der Judenstern {m}
ne söylediğine çok dikkat etmek zorunda olmak {allg} seine Worte auf die Goldwaage legen müssen {allg}
şapkasını alıp gitmek zorunda kalmak {allg} seinen Hut nehmen müssen {allg}
sık sık idrar yapma zorunda olma {i} [hek]der Harndrang {m}
uzun süre dert ile yaşamak zorunda kalmak {fi} herumschleppen {v}
yapmak zorunda kalmak {fi} überwinden {v}
yapmak zorunda olmak {allg} gezwungen sehen {allg}
zorunda olmak {a} müssen {a}
zorunda olmak {s} gezwungen {adj}
zorunda olmak {allg} brauchen zu {allg}
zorunda olmak {fi} brauchen {v}