anlam {i} | die Bedeutung {f} |
|
anlam {i} | die Relevanz {f} |
|
anlam {i} | der Sinn {m} |
|
anlam {i} | der Tenor {m} |
|
anlam bozucu {s} | pejorativ {adj} |
|
anlam bozucu {s} | sinnentstellend {adj} |
|
anlam bozukluğu {i} | der Sinnfehler {m} |
|
anlam çıkarmak {v} | entnehmen {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | enträtseln {v} |
|
anlam çıkarmak {fi} | folgern {v} |
|
anlam çıkarmak {fi} | herausnehmen {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | interpretieren {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | nehmen {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | schließen {v} |
|
anlam çıkarmaya çalışmak {v} | deuten {v} |
|
anlam daralması {i} | die Bedeutungsbeschränkung {f} |
|
anlam daralması {i} | die Bedeutungsverengung {f} |
|
anlam değişimi {i} | der Bedeutungswandel {m} |
|
anlam değişimi {i} | der Bedeutungswechsel {m} |
|
anlam farkı {i} | der Bedeutungsunterschied {m} |
|
anlam genişlemesi {i} | die Bedeutungserweiterung {f} |
|
anlam kayması {i} | die Bedeutungsverschiebung {f} |
|
anlam kayması {i} | der Bedeutungswandel {m} |
|
anlam kötüleştirici {s} | pejorativ {adj} |
|
anlam taşımak {v} | bedeuten {v} |
|
anlam ve gaye {allg} | Sinn und Zweck {allg} |
|
anlam ve ifadeyi yumuşatan {s} | euphemistisch {adj} |
|
anlam vermek {v} | verstehen {v} |
|
anlama {i} | die Ablesung {f} |
|
anlama {i} | das Auffassen {n} |
|
anlama {i} | die Begriffsbildung {f} |
|
anlama {i} | das Begriffsvermögen {n} |
|
anlama {i} | der Durchblick {m} |
|
anlama {i} | die Enträtselung {f} |
|
anlama {i} | die Erfassung {f} |
|
anlama {i} | die Erkennung {f} |
|
anlama {i} | die Perzeption {f} |
|
anlama {i} | die Realisation {f} |
|
anlama {i} | die Realisierung {f} |
|
anlama gücü {i} | der Verstand {m} |
|
anlama kabiliyeti {i} | die Räson {f} |
|
anlama yeteneği {i} | die Auffassungsgabe {f} |
|
anlama yeteneği {i} | die Auffassungskraft {f} |
|
anlama yeteneği {i} | das Auffassungsvermögen {n} |
|
anlama yeteneği {i} | das Erkenntnisvermögen {n} |
|
anlama yeteneği {i} | das Fassungsvermögen {n} |
|
anlama yeteneği {i} | das Verständnis {n} |
|
anlama zorluğu {i}
[hek] | die Paralogie {f} |
|
anlamadan {s} | verständnislos {adj} |
|
anlamadım {allg} | Ich habe es nicht verstanden {allg} |
|
anlamak {fi} | ächzen {v} |
|
anlamak {fi} | anfühlen {v} |
|
anlamak {fi} | anmerken {v} |
|
anlamak {fi} | ansehen {v} |
|
anlamak {v} | apperzippieren {v} |
|
anlamak {fi} | auffassen {v} |
|
anlamak {fi} | aufgreifen {v} |
|
anlamak {v} | begreifen {v} |
|
anlamak {v} | bekappen {v} |
|
anlamak {allg} | bewusst sein {allg} |
|
anlamak {fi} | durchblicken {v} |
|
anlamak {fi} | durchhören {v} |
|
anlamak {fi} | durchsehen {v} |
|
anlamak {allg} | ein Gefühl haben {allg} |
|
anlamak {fi} | eingehen {v} |
|
anlamak {fi} | Einsehen {v} |
|
anlamak {v} | enträtseln {v} |
|
anlamak {v} | erfahren {v} |
|
anlamak {v} | erfassen {v} |
|
anlamak {v} | ergründen {v} |
|
anlamak {itr} | erkennen {itr} |
|
anlamak {v} | erleben {v} |
|
anlamak {v} | ermessen {v} |
|
anlamak {itr} | fassen {itr} |
|
anlamak {fi} | feststellen {v} |
|
anlamak {v} | begreifen {v} |
|
anlamak {allg} | nachfühlen {allg} |
|
anlamak {v} | kapieren {v} |
|
anlamak {fi} | kennen lernen {v} |
|
anlamak {v} | löffeln {v} |
|
anlam bozucu {s} | sinnentstellend {adj} |
|
anlam bozucu {s} | pejorativ {adj} |
|
anlam bozukluğu {i} | der Sinnfehler {m} |
|
anlam çıkarmak {v} | schließen {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | enträtseln {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | nehmen {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | entnehmen {v} |
|
anlam çıkarmak {v} | interpretieren {v} |
|
anlam çıkarmak {fi} | herausnehmen {v} |
|
anlam çıkarmak {fi} | folgern {v} |
|
anlam çıkarmaya çalışmak {v} | deuten {v} |
|
anlam daralması {i} | die Bedeutungsverengung {f} |
|
anlam daralması {i} | die Bedeutungsbeschränkung {f} |
|
anlam değişimi {i} | der Bedeutungswechsel {m} |
|
anlam değişimi {i} | der Bedeutungswandel {m} |
|
anlam farkı {i} | der Bedeutungsunterschied {m} |
|
anlam genişlemesi {i} | die Bedeutungserweiterung {f} |
|
anlam kayması {i} | der Bedeutungswandel {m} |
|
anlam kayması {i} | die Bedeutungsverschiebung {f} |
|
anlam kötüleştirici {s} | pejorativ {adj} |
|
anlam taşımak {v} | bedeuten {v} |
|
anlam ve gaye {allg} | Sinn und Zweck {allg} |
|
anlam ve ifadeyi yumuşatan {s} | euphemistisch {adj} |
|
anlam vermek {v} | verstehen {v} |
|
Anlaşılması güç bir metni açıklayan, anlam ve amacı üstünde yorumda bulunan kimse {i} | der Ausleger {m} |
|
ardında yatan anlam {i} | der Hintersinn {m} |
|
asıl anlam {i} | die Grundbedeutung {f} |
|
asıl anlam {allg} | eigentliche Bedeutung {allg} |
|
asıl anlam {i} | die Urbedeutung {f} |
|
başka anlam {i} | der Doppelsinn {m} |
|
bir şeyden anlam çıkarmak {fi} | heraushören {v} |
|
bir şeye anlam katmak {allg} | zusammenreimen {allg} |
|
çift anlam {i} | der Doppelsinn {m} |
|
değişik anlam vermek {fi} | umdeuten {v} |
|
düz anlam {i}
[ed] | Wortinhalt {nom} |
|
düz anlam {i} | die Denotation {f} |
|
ek anlam {i} | die Nebenbedeutung {f} |
|
ek anlam {i} | der Nebensinn {m} |
|
esas anlam {i} | der Grundbegriff {m} |
|
geçerli anlam {allg} | geläufige Bedeutung {allg} |
|
gerçek anlam {allg} | eigentliche Bedeutung {allg} |
|
görüşler arasında anlam bağı kurma {i} | die Kombination {f} |
|
harf değişikliği yaparak isme veya sözcüğe komik anlam vermek {i} | das Paragramm {n} |
|
harflerden anlam çıkaran kişi {i} | der Kabbalist {m} |
|
harflerden anlam çıkarma {i} | die Kabbalistik {f} |
|
harflerden anlam çıkarma {i} | die Kabbala {f} |
|
her şeye bir anlam verme {i} | die Deutelei {f} |
|
her şeye bir anlam vermek {itr} | deuteln {itr} |
|
iki anlam {i} | der Doppelsinn {m} |
|
ikinci anlam {i} | die Nebenbedeutung {f} |
|
mecazi anlam {i} | der Beiklang {m} |
|
mecazi anlam {allg} | übertragene Bedeutung {allg} |
|
mecazi anlam {allg} | bildliche Bedeutung {allg} |
|
sembolik anlam taşıyan {s} | symbolträchtig {adj} |
|
sıfat karşılaştırmalarında daha üst seviyede olduğunu gösteren anlam {adv} | noch {adv} |
|
söylenenin ardında başka anlam taşıyan cümle kalıbı {i} | das Idiom {n} |
|
üst anlam {i} | der Oberbegriff {m} |
|
vurgu ve anlam açısından zayıf bir sözcüğün kendinden sonra gelen daha kuvvetli vurgulu ve anlamlı kelimeye bağlanması {i}
[dilb] | die Proklise {f} |
|
yan anlam {i} | der Nebensinn {m} |
|
yan anlam {i} | die Nebenbedeutung {f} |
|
yanlış anlam çıkarmak {v} | verdrehen {v} |
|
yüz çizgilerinin genel durumundan çıkan anlam {i} | die Physiognomie {f} |
|