TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
kalmış {s} übrig geblieben {adj}
Indirekte Treffer
açık kalmış {s} offen geblieben {adj}
ahı gitmiş vahı kalmış {s} abgetakelt {adj}
belirsiz kalmış olan {s} unaufgeklärt {adj}
bir deri bir kemik kalmış {s} abgemagert {adj}
boş lafa saplanıp kalmış kişi {i} der Buchstabenmensch {m}
büyüklerinden kalmış olmak {allg} überkommen sein {allg}
çaresiz kalmış {s} abgebrannt {adj}
cevapsız kalmış sorular {allg} offen gebliebene Fragen {allg}
cezasız kalmış {s} ungerächt {adj}
çocuk kalmış {s} pueril {adj}
eksik kalmış {s} unverrichtet {adj}
elinde kalmış olmak {allg} ausgeliefert sein {allg}
etki altında kalmış {s} besessen {adj}
evde kalmış {allg} Daheim Gebliebene {allg}
evde kalmış kız {i} die Jungfer {f}
evde kalmış kız gibi {s} altjüngferlich {adj}
gelişme açısından geri kalmış bölge {ç} die Slums {pl}
geri kalmış {i} die Mottenkiste {f}
geri kalmış {adv} zurückgeblieben {adv}
geri kalmış {s} unterentwickelt {adj}
geri kalmış {s} provinziell {adj}
hayatta kalmış {allg} hinterblieben {allg}
iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek {allg} zwischen zwei Stühle setzen {allg}
kanı yerde kalmış {s} ungerächt {adj}
kenarda kalmış {s} marginal {adj}
küçük kalmış {s} mickerig {adj}
küçük kalmış {s} mickrig {adj}
kültür açısından geri kalmış {s} provinziell {adj}
lafta kalmış sözler {allg} bloße Worte {allg}
miras kalmış {s} vererbt {adj}
ortada kalmış sorular {allg} offene Fragen {allg}
radyoaktif ışına maruz kalmış ciltte meydana gelen {i} die Radiodermatitis {f}
sanayide geri kalmış {adv} industrieschwach {adv}
size kalmış! {allg} es steht ihnen frei {allg}
toz içinde kalmış {s} eingestaubt {adj}
toz toprak içinde kalmış {s} bestaubt {adj}
yarım kalmış siparişler {allg} rückständige Aufträge {allg}
yetersiz kalmış {s} unbefriedigt {adj}
yığılıp kalmış {s} aufgestaut {adj}
zihinsel veya bedenen geri kalmış {s} [hek]retardiert {adj}