DeutschTürkisch 
Direkte Treffer
das Muss {n} mecburiyet {i}
das Muss {n} mutlak olması gereken şey {i}
das Muss {n} zaruret {i}
das Muss {n} zorunluk {i}
das Muss {n} zorunluluk {i}
die Musse {f} boş vakit {i}
die Musse {f} boş zaman {i}
die Mussehe {f} zorunlu evlilik {i}
der Musselin {m} muslin {i}
der Musselin {m} yazlık kadın elbisesi kumaşı {i}
müssen {a} -malı {a}
müssen {a} mecbur olmak {a}
müssen {a} -meli {a}
müssen {a} zorunda olmak {a}
die Mussheirat {f} zoraki evlilik {i}
Indirekte Treffer
die das muss man ihm lassen {allg} yiğidin hakkı yiğide {allg}
er muss gehen {allg} gitmek zorunda {allg}
ich muss {allg} mecburum {allg}
Ich muss heute weg {allg} Bugün gitmek zorundayım {allg}
ich muss hier fort {allg} uzaklaşmalıyım {allg}
ich muss hier fort {allg} buradan gitmeliyim {allg}
ich muss mal {allg} tuvalete gidebilir miyim? {allg}
ich muss mal wohin {allg} tuvalete gitmeliyim {allg}
Ich muss noch Äpfel auflesen {allg} Daha elmaları da toplamak zorundayım {allg}
ich muss zu meiner Schande gestehen {allg} kusuruma bakma {allg}
man muss schon sagen {allg} açıkça söylemek gerekir ki! {allg}
sie muss sehr krank sein {allg} o çok hasta olmalı {allg}
Um seine Ehre zu beschützen muss man sein Leben opfern {allg} Irz insanın kanı pahasıdır {allg}
was man nicht im Kopf hat muss man in den Beinen haben {allg} akılsız başın cezasını ayaklar çeker {allg}
was man nicht im Kopf hat muss man in den Beinen haben {allg} akılsız başın cezasını ayaklar çeker {allg}