DeutschTürkisch 
Direkte Treffer
dich {Art.} seni {tan.}
dich juckt es wohl {allg} dayak istiyorsun! {allg}
dich juckt es wohl {allg} galiba kaşınıyorsun {allg}
Dich meine ich {allg} seni kastediyorum {allg}
das Dichlormethan {n} [Chem.]diklormetan {i}
die Dichotomie {f} ikiye bölünme {i}
die Dichotomie {f} suçların ikiye bölünmesi {i}
dichotomisch {adj} iki bölümlü {s}
dichotomisch {adj} ikiye bölünmüş {s}
dichotomisches Suchen {allg} ikili arama {allg}
der Dichroismus {m} bazı kristallerin bakış açısına göre renk değiştirmesi {i}
der Dichroismus {m} iki renklilik {i}
dichroitisch {adj} iki renkli {s}
die Dichromasie {f} bir rengi farklı algılama {i}
die Dichromasie {f} rengin farklı görünmesi {i}
das Dichromat {n} [Chem.]zehirli krom asidi tuzu {i}
dichromatisch {adj} iki renkli {s}
das Dichroskop {n} [Phy]iki renkliliği ölçen alet {i}
dicht {adj} çok {s}
dicht {adj} çok yakın duran {s}
dicht {adj} geçirmez {s}
dicht {adj} gür {s}
dicht {adj} katı {s}
dicht {adj} kesif {s}
dicht {adj} sık {s}
dicht {adj} sıkı {s}
dicht {adj} sızdırmaz {s}
dicht {adj} yan yana {s}
dicht {adj} [Phy]yoğun {s}
dicht an {allg} yanında {allg}
dicht an oder bei {allg} yakınında {allg}
dicht an oder bei {allg} yanında {allg}
dicht behaart {adj} gür saçlı {s}
dicht behaart {adj} kıllı {s}
dicht behaart {adj} sık saçlı {s}
dicht behaartes Fell {allg} pösteki {allg}
dicht bei {allg} yakınında {allg}
dicht beieinander sitzen {allg} dip dibe oturmak {allg}
dicht beieinander sitzen {allg} diz dize oturmak {allg}
dicht beim Bahnhof {allg} garın bitişiğinde {allg}
dicht belaubt {adj} sık yapraklı {s}
dicht besetzter Markt {allg} yoğun rekabet piyasası {allg}
dicht besiedelt {allg} çok nüfuslu {allg}
dicht besiedelt {allg} kalabalık yerleşimli {allg}
dicht besiedelt {allg} yoğun yerleşimli {allg}
dicht bevölkert {adj} kalabalık {s}
dicht bevölkert {allg} kalabalık yerleşimli {allg}
dicht bevölkert {allg} nüfus olarak kalabalık {allg}
dicht bevölkert {adj} yoğun nüfuslu {s}
dicht dabei {allg} yanıbaşında {allg}
dicht gedrängt {adj} kalabalık {s}
dicht gedrängt {adj} sıkışık {s}
dicht gedrängt {adj} yoğun {s}
dicht halten {allg} ağzı sıkı olmak {allg}
dicht halten {allg} sır saklamak {allg}
die Dichte {f} kesafet {i}
die Dichte {f} sıkılık {i}
die Dichte {f} sıkışıklık {i}
die Dichte {f} sıklık {i}
die Dichte {f} sızdırmazlık {i}
die Dichte {f} [Phy]yoğunluk {i}
dichte Bevölkerung {allg} yoğun nüfus {allg}
dichte Masse {allg} yoğun kütle {allg}
die Dichtebestimmung {f} yoğunluk saptaması {i}
das Dichteisen {n} kalafat demiri {i}
dichten {v} bestelemek {fi}
dichten {v} [Tec]contalamak {v}
dichten {v} kalafatlamak {v}
dichten {v} salmastra sarmak {v}
dichten {v} şiir bestelemek {v}
dichten {v} sıklaştırmak {v}
dichten {v} sızdırmaz hale getirmek {v}
dichten {v} türkü yakmak {v}
dichten {v} uydurmak {v}
dichten {v} yakmak {fi}
dichten {v} yazmak {v}
dichten {v} yoğunlaştırmak {v}
der Dichter {m} edip {i}
der Dichter {m} muharrir {i}
der Dichter {m} ozan {i}