TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
ilk {s} anfänglich {adj}
ilk {s} ehest {adj}
ilk {adv} eheste {adv}
ilk {adv} eigentlich {adv}
ilk {s} erst {adj}
ilk {s} erste {adj}
ilk {s} erstmalig {adj}
ilk {s} frühest {adj}
ilk {i} der Grund {m}
ilk {i} das Haupt {n}
ilk {a} initial {a}
ilk {adv} jene, jener, jenes {adv}
ilk {s} Original {adj}
ilk {s} primär {adj}
ilk {önk} proto- {prä}
ilk {s} ursprünglich {adj}
ilk ad {i} der Rufname {m}
ilk adet kanaması {i} [hek]die Menarche {f}
ilk adım {i} der Ansatz {m}
ilk adım {i} die Vorstufe {f}
ilk adımı atmak {allg} den Anfang machen {allg}
ilk adres {allg} ersteAdresse {allg}
ilk ağızda {allg} auf Anhieb {allg}
ilk ağızda {allg} zunächst einmal {allg}
ilk alan {i} der Ersterwerber {m}
ilk alıcı {i} der Erstabnehmer {m}
ilk alıcı {i} der Erstkäufer {m}
ilk alım {i} der Ersterwerb {m}
ilk aşama {i} das Anfangsstadium {n}
ilk aşı {i} die Erstimpfung {f}
ilk aşk {allg} erste Liebe {allg}
ilk aşk {i} die Jugendliebe {f}
ilk aşkım {allg} meine erste Liebe {allg}
ilk atış {i} der Anwurf {m}
ilk bakışta {allg} [Redw.]auf den ersten Blick {allg}
ilk bakışta {allg} beim ersten Anblick {allg}
ilk bakışta {allg} im ersten Augenblick {allg}
ilk bakışta {adv} [müz]prima vista {adv}
ilk bakışta anlaşılmayan {s} unübersichtlich {adj}
ilk bakışta aşık olma {allg} Liebe auf den ersten Blick {allg}
ilk bakışta kavranamayabilir {s} übersehbar {adj}
ilk basamak {i} der Antritt {m}
ilk basamak {i} die Vorstufe {f}
ilk bası {i} die Erstausgabe {f}
ilk bası {i} der Erstdruck {m}
ilk basım {i} die Editio princeps {f}
ilk başlangıç {i} der Urgrund {m}
ilk baştan {allg} von vornherein {allg}
ilk baştan {adv} vornherein {adv}
ilk başvurulacak yer {i} die Anlaufstelle {f}
ilk belirti {i} die Anlage {f}
ilk biçim {i} die Urform {f}
ilk bilgi {i} die Vorstufe {f}
ilk borçlu {i} der Erstschuldner {m}
ilk buharlama {i} die Vorverdampfung {f}
ilk buharlama kazanı {i} der Vorverdampfer {m}
ilk bulaşım {i} die Erstinfektion {f}
ilk çağ {i} die Frühgeschichte {f}
ilk çağa ait {s} archaisch {adj}
ilk çağlar {i} die Urzeit {f}
ilk çalıştırma {i} die Erstinbetriebnahme {f}
ilk çocuk {adv} erstgeboren {adv}
ilk çocuk {i} das Erstling {n}
ilk çocukluk {i} die Frühkindheit {f}
ilk cümle {i} [dilb]der Vordersatz {m}
ilk dans {i} der Ehrentanz {m}
ilk dansa davet etmek {fi} antanzen {v}
ilk defa {allg} das erste Mal {allg}
ilk defa {adv} das erstemal {adv}
ilk defa {allg} erstmals {allg}
ilk defa {allg} zum ersten Mal {allg}
ilk defa {allg} zum ersten Male {allg}
ilk defa {adv} zum erstenmal {adv}
ilk defa halk önüne çıkan {i} [tiy]der Debütant {m}
ilk defa halk önüne çıkmak {itr} [tiy]debütieren {itr}
ilk defa olan {s} erstmalig {adj}
ilk defa olarak {allg} zum ersten Mal {allg}
ilk defa olarak {allg} zum erstenmal {allg}
ilk defa olarak bir şey yapmak {allg} die Feuertaufe erhalten {allg}
ilk defa regl olma {i} [hek]die Menarche {f}