DeutschTürkisch 
Direkte Treffer
verblassen {itr} [Tex]kaybolmak {itr}
verblassen {itr} [Tex]rengi atmak {itr}
verblassen {v} sararıp solmak {fi}
verblassen {v} solmak {fi}
verblättern {v} sayfalara göz atmak {v}
verblättern {v} sayfaları karıştırmak {v}
der Verbleib {m} bulunulan yer {i}
verbleibe ich mit der Bitte um Erledigung der obigen Angelegenheit {allg} [Redw.]gereğinin yapılmasını arz ederim {allg}
verbleibe ich mit freundlichen Grüßen {allg} [Redw.]Saygılarımla arz ederim {allg}
verbleiben {itr} bir yerde bulunmaya devam etmek {itr}
verbleiben {itr} bulunduğu yeri korumak {itr}
verbleiben {itr} geçerli olmak {itr}
verbleiben {itr} kalmak {itr}
verbleiben {itr} konumunu sürdürmek {itr}
verbleiben {itr} mevcudiyetini sürdürmek {itr}
verbleibend {adj} kalan {s}
die verbleibende Zeit {f} kalan süre {i}
verbleichen {itr} [Lit.]ölmek {itr}
verbleichen {itr} rengi atmak {itr}
verbleichen {itr} solmak {itr}
verbleit {adj} [Auto]kurşunlu {s}
verblenden {v} [Med.]diş kaplamak {v}
verblenden {v} üzerini kaplamak {v}
verblenden {v} üzerini örtmek {v}
die Verblendung {f} bakıp da görememe {i}
die Verblendung {f} [Med.]diş kaplama {i}
die Verblendung {f} körlük {i}
die Verblendung {f} üzerini kaplama {i}
die Verblendung {f} üzerini örtme {i}
verbleuen {v} dövmek {v}
verbleuen {v} kötek atmak {v}
verbleuen {v} pataklamak {v}
der Verblieb {m} bulunulan yer {i}
der Verblieb {m} ikamet edilen yer {i}
der Verblieb {m} kalınan yer {i}
der Verblieb {m} oturulan yer {i}
verblieben {a} geri kalan {a}
verblöden {itr} afallamak {itr}
verblöden {itr} [Med.]bunalım geçirmek {itr}
verblöden {v} bunamak {fi}
verblöden {itr} donup kalmak {itr}
verblöden {itr} hissizleşmek {itr}
verblöden {itr} şaşırmak {itr}
verblöden {itr} sersemlemek {itr}
die Verblödung {f} aptallaşma {i}
die Verblödung {f} bunama {i}
die Verblödung {f} şaşırma {i}
die Verblödung {f} sersemleme {i}
verblüffen {v} afallamak {v}
verblüffen {v} afallatmak {fi}
verblüffen {v} aptallaşmak {v}
verblüffen {v} birisini yanıltmak {v}
verblüffen {v} şaşırmak {v}
verblüffen {v} şaşkına çevirmek {v}
verblüffen {v} sersemlemek {v}
verblüffen {v} sersemletmek {v}
verblüffend {adj} şaşırtıcı {s}
verblüfft {adj} afallamış {s}
verblüfft {adj} saşkın {s}
verblüfft sein {v} şaşakalmak {fi}
die Verblüffung {f} afallama {i}
die Verblüffung {f} şaşırma {i}
die Verblüffung {f} şaşkınlık {i}
die Verblüffung {f} sersemleme {i}
verblühen {itr} [Bot.]çiçeğini dökmek {itr}
verblühen {v} geçkinleşmek {fi}
verblühen {v} kartlaşmak {fi}
verblühen {itr} [Bot.]solmak {itr}
verblühen {itr} [Bot.]yaşlanmak {itr}
verblümt {adj} iğneleyici {s}
verblümt {adj} imalı {s}
verblümt {adj} üstü kapalı {s}
verbluten {v} aşırı kan kaybından ölmek {fi}
verbluten {itr} [Med.]kan kaybından ölmek {itr}
die Verblutung {f} [Med.]kan kaybetme {i}
die Verblutung {f} [Med.]kan kaybından ölme {i}