durumunda {adv} | gegebenenfalls {adv} |
|
durumunda {allg} | im Falle {allg} |
|
cezir durumunda kullanılabilen liman {i}
[den] | der Zeithafen {m} |
|
eşitlik durumunda oynanan nihai maç {i}
[sp] | der Stichkampf {m} |
|
hastalık durumunda {allg} | im Krankheitsfall {allg} |
|
hastalık durumunda günlük para yardımı sigortası {i} | die Krankentagegeldversicherung {f} |
|
hastalık durumunda ücret ödemeye devam etme {i} | die Lohnfortzahlung im Krankheitsfall {f} |
|
hastalık vs. durumunda aylığın ödenmesinin devam etmesi {i} | die Lohnfortzahlung {f} |
|
hazır ol durumunda durmak {fi}
[ask] | strammstehen {v} |
|
ihtiyaç durumunda {allg} | bei Bedarf {allg} |
|
iki şeritli yolun tek şeride düşmesi durumunda araçların sırayla trafiğe katılımı {i}
[oto] | das Reißverschlussverfahren {n} |
|
kanın pıhtılaşması durumunda hastaya verilen serum {i}
[hek] | das Blutserum {n} |
|
kanın pıhtılaşması durumunda hastaya verilen, su, yumurta akı ve tuz bileşiminden oluşan sıvı {i}
[hek] | das Blutwasser {n} |
|
kararsızlık durumunda {a} | im Zweifelsfall {a} |
|
memur durumunda eleman {allg} | Mitarbeiter im Angestelltenverhältnis {allg} |
|
onun durumunda olduğunu düşünmek {fi} | hineinversetzen {v} |
|
peşin para ödenmesi durumunda yapılan iskonto {i} | das Barzahlungskonto {n} |
|
savaş durumunda {allg}
[ask] | im Ernstfall {allg} |
|
sömürge durumunda çıkarmak {i} | die Entkolonialisierung {f} |
|
tehlikeli bir işe kalkışılması durumunda söylenir {allg} | Hals und Beinbruch {allg} |
|
yaşama durumunda hayat sigortası {allg} | Lebensversicherung auf den Erlebensfall {allg} |
|