TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
kala {öt} vor {prp}
kalaazar {i} [hek]die Kala-Azar {f}
kalabalığın arasından ite kaka geçmek {fi} durchpressen {v}
kalabalık {i} der Andrang {m}
kalabalık {i} die Ansammlung {f}
kalabalık {i} der Ansturm {m}
kalabalık {i} die Armee {f}
kalabalık {i} der Auflauf {m}
kalabalık {s} belebt {adj}
kalabalık {s} dicht bevölkert {adj}
kalabalık {s} dicht gedrängt {adj}
kalabalık {i} die Drängelei {f}
kalabalık {i} die Flut {f}
kalabalık {i} die Frequenz {f}
kalabalık {i} das Gedränge {n}
kalabalık {i} das Getümmel {n}
kalabalık {i} das Gewimmel {n}
kalabalık {i} das Gewühl {n}
kalabalık {i} der Haufen {m}
kalabalık {i} [ask]das Heer {n}
kalabalık {i} die Herde {f}
kalabalık {s} lebendig {adj}
kalabalık {i} die Menge {f}
kalabalık {i} der Menschenauflauf {m}
kalabalık {i} das Menschengewühl {n}
kalabalık {i} die Menschenmenge {f}
kalabalık {i} [ask]der Pulk {m}
kalabalık {i} der Rummel {m}
kalabalık {i} die Schar {f}
kalabalık {i} [hayb]der Schwarm {m}
kalabalık {i} das Treiben {n}
kalabalık {i} der Tumult {m}
kalabalık {a} überfüllt {a}
kalabalık {i} das Volk {n}
kalabalık {a} zahlreich {a}
kalabalık {i} der Zulauf {m}
kalabalık {i} [elek]der Zustrom {m}
kalabalık nüfuslu aile {s} großköpfig {adj}
kalabalık toplanma {i} der Auflauf {m}
kalabalık yerleşimli {allg} dicht besiedelt {allg}
kalabalık yerleşimli {allg} dicht bevölkert {allg}
kalabalıklık {i} die Dichtigkeit {f}
kalabalıklık {i} die Dichtkeit {f}
kalabalıktan çıkan gürültü {i} der Trubel {m}
kalabalıktan sıkışmış bir durumda {s} eingekeilt {adj}
kalacak yer {i} das Obdach {n}
kalacak yer {i} das Quartier {n}
kalacak yer {i} das Unterkommen {n}
kalacak yer {i} die Unterkunft {f}
kalacak yer aramak {fi} unterkriechen {v}
kalacak yer bulmak {fi} Unterkommen {v}
kalacak yeri olmayan {s} obdachlos {adj}
kalafat {i} die Dichtung {f}
kalafat çekici {i} der Dichthammer {m}
kalafat çekici {i} der Kalfathammer {m}
kalafat çekici {i} der Stemmhammer {m}
kalafat demiri {i} [den]der Bördellstemmer {m}
kalafat demiri {i} das Dichteisen {n}
kalafat demiri {i} [den]das Kalfateisen {n}
kalafat demiri {i} das Rabitzeisen {n}
kalafat etmek {v} kalfatern {v}
kalafat lehimi {i} das Schlaglot {n}
kalafata çekmek {v} [den]kielholen {v}
kalafatçı {i} [den]der Kalfaterer {m}
kalafatçı demiri {i} [den]das Kratzeisen {n}
kalafatlama {i} die Stemmung {f}
kalafatlamak {fi} abdichten {v}
kalafatlamak {v} dichten {v}
kalamar {ç} die Calamares {pl}
kalamar {i} [hayb]der Kalmar {m}
kalamarya {i} der Kalmar {m}
kalan {allg} das Übrige {allg}
kalan {i} der Rest {m}
kalan {i} der Restbestand {m}
kalan {allg} restlich {allg}
kalan {i} der Überrest {m}
kalan {i} der Überschuss {m}
kalan {a} übrig {a}
kalan {s} verbleibend {adj}
kalan atıklar {i} [tek]der Restmüll {m}