DeutschTürkisch 
Direkte Treffer
flau {adj} bitap {s}
flau {adj} dermansız {s}
flau {adj} [Handel]durgun {s}
flau {adj} [Foto]flu {s}
flau {adj} hafif {s}
flau {adj} isteksiz {s}
flau {adj} karnı {s}
flau {adj} mat {s}
flau {adj} sıkıcı {s}
flau {a} yavan {a}
flau {adj} yorgun {s}
flau {adj} yoz {s}
flau {a} zayıf {a}
flaue Börse {allg} durgun borsa {allg}
flaue Konjunktur {allg} durgun konjonktür {allg}
die Flauheit {f} hafif olma {i}
die Flauheit {f} isteksizlik {i}
die Flauheit {f} kendini iyi hissetmeme {i}
die Flauheit {f} tembellik {i}
die Flauheit {f} yavanlık {i}
die Flauheit {f} yozluk {i}
der Flaum {m} ayva tüyü {i}
der Flaum {m} hav {i}
der Flaum {m} ince tüy {i}
der Flaum {m} şeftali tüyü {i}
der Flaum {m} tüy {i}
der Flaumbart {m} yeni çıkma bıyık tüyü {i}
flaumbärtig {adj} bıyıkları yeni terlemiş {s}
die Flaumeiche {f} meşe {i}
die Flaumeiche {f} tüylü meşe {i}
die Flaumfeder {f} ince tüy {i}
die Flaumfeder {f} telek {i}
die Flaumfeder {f} kuştüyü {i}
flaumig {adj} ince tüylü {s}
der Flausch {m} havlı çuha {i}
flauschig {adj} havlı {s}
flauschig {adj} ince tüylü {s}
der Flauschrock {m} hırka {i}
die Flausen {pl} bahane {ç}
die Flausen {pl} sudan bahane {ç}
Flausen im Kopf haben {allg} budalalık etmek {allg}
der Flausenmacher {m} çıtkırıldım {i}
der Flausenmacher {m} nazlı {i}
der Flausenmacher {m} saçmalayan {i}
die Flaute {f} depresyon {i}
die Flaute {f} [Handel]dinginlik {i}
die Flaute {f} durgunluk {i}
die Flaute {f} [Handel]kesatlık {i}
die Flaute {f} [Handel]rüzgarın kesilmesi {i}
die Flaute {f} stagnasyon {i}
die Flaute {f} [Handel]ticari durgunluk {i}