TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
çakı {i} das Federmesser {n}
çakı {i} das Klappmesser {n}
çakı {i} das Messer {n}
çakı {i} der Taschenmesser {m}
çakı gibi {allg} gesund und munter {allg}
çakı gibi {s} kerngesund {adj}
çakı gibi {a} stramm {a}
çakı gibi bir asker {allg} [ask]ein strammer Soldat {allg}
çakıl {i} [yerb]der Kies {m}
çakıl {i} der Kiesel {m}
çakıl {i} der Schotter {m}
çakıl birikintisi {i} der Kieshaufen {m}
çakıl döşeli yol {i} der Kiesweg {m}
çakıl döşemek {allg} mit Kies bestreuen {allg}
çakıl kayaç {i} [yerb]das Konnglomerat {n}
çakıl kumu {i} der Kiessand {m}
çakıl kuşu {i} der Sanderling {m}
çakıl ocağı {i} die Kieselgrube {f}
çakıl ocağı {i} die Kiesgrube {f}
çakıl tabakası {i} der Kiesbelag {m}
çakıl taşı {i} der Kiesel {m}
çakıl taşı {i} der Kieselstein {m}
çakıl toplanan yer {i} die Kieselgrube {f}
çakıl yığını {i} der Kieshaufen {m}
çakıl yol {i} der Kiesweg {m}
çakıllı {s} kieselartig {adj}
çakıllı {s} kieselhaltig {adj}
çakıllı {s} kieselig {adj}
çakıllı {s} kiesig {adj}
çakıllı {s} steinig {adj}
çakıllı kum {i} der Kiesbeton {m}
çakıllı kum {i} der Kiessand {m}
çakıllı yol {i} der Kiesweg {m}
çakıllık {i} die Kieselgrube {f}
çakıllık {i} die Kiesgrube {f}
çakım {i} der Funke {m}
çakın {i} der Funke {m}
çakın {i} der Funken {m}
çakır {s} graublau (Augenfarbe) {adj}
çakır dikeni {i} das Feld-Mannstreu {n}
çakır dikeni {i} die Krausdistel {f}
çakır dikeni {i} das Mannstreu {n}
çakır dikeni {i} die Stranddistel {f}
çakırdikeni {i} [bitk]die Mannstreu {f}
çakırdoğan {i} [hayb]der Jagdfalke {m}
çakırdoğan {i} [hayb]der Merlin {m}
çakırkanat ördeği {i} [hayb]die Krickente {f}
çakırkeyf {s} angeheitert {adj}
çakırkeyf {s} angesäuselt {adj}
çakırkeyf {a} angetrunken {a}
çakırkeyf {a} beschwipst {a}
çakırkeyf {s} weinselig {adj}
çakırkeyf olmak {fi} angetrunken sein {v}
çakırkeyf olmak {allg} einen Affen haben {allg}
çakırkeyf olmak {fi} einen in der Krone haben {v}
çakırkeyf olmak {fi} einen Schwips haben {v}
çakırkeyf olmak {allg} einen ansäuseln {allg}
çakırkeyflik {i} der Schwips {m}
çakırkeyif {s} angetrunken {adj}
çakırkeyif {s} benebelt {adj}
çakırkeyif {s} besäuselt {adj}
çakırkeyif {s} beschwipst {adj}
çakırkeyif {s} feuchtfröhlich {adj}
çakırkeyif olmak {fi} anheitern {v}
çakırkeyif yapmak {v} erheitern {v}
çakırkuşu {i} der Habicht {m}
çakışan {s} [mat]deckungsgleich {adj}
çakışan {s} überlappend {adj}
çakışma {i} [mat]die Durchdringung {f}
çakışma noktası {i} der Schnittpunkt {m}
çakışmak {fi} kollidieren {v}
çakışmak {fi} zusammengehen {v}
Indirekte Treffer
çakı gibi {a} stramm {a}
çakı gibi {s} kerngesund {adj}
çakı gibi {allg} gesund und munter {allg}
çakı gibi bir asker {allg} [ask]ein strammer Soldat {allg}
düz freze çakı aynası {i} der Planfräskopf {m}
sustalı çakı {i} das Schnappmesser {n}