TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
bulan {i} der Finder {m}
bulan {i} die Finderin {f}
bulandırmak {fi} aufrühren {v}
bulandırmak {fi} trüben {v}
bulandırmak {v} eintrüben {v}
bulanık {a} bedeckt {a}
bulanık {s} diesig {adj}
bulanık {a} dunkel {a}
bulanık {s} düster {adj}
bulanık {a} trüb {a}
bulanık {s} trübe {adj}
bulanık {s} unklar {adj}
bulanık {a} verschwommen {a}
bulanık {a} vage {a}
bulanık suda balık avlamak {allg} im Trüben fischen {allg}
bulanık suda balık avlamak {allg} im trüben Wasser fischen {allg}
bulanıklaşmak {fi} verschwimmen {v}
bulanıklık {i} die Dunkelheit {f}
bulanıklık {i} das Düster {n}
bulanıklık {i} die Trübe {f}
bulanıklık {i} die Trübheit {f}
bulanıklık {i} die Trübung {f}
bulanıklık {i} die Ungenauigkeit {f}
bulanıklık {i} die Unklarheit {f}
bulanıklık noktası {i} der Trübungspunkt {m}
bulanıklık ölçme {i} die Nephelometrie {f}
bulanma {i} die Ansteckung {f}
bulanma {i} die Übertragung {f}
bulanmak {fi} anstecken {v}
bulanmak {fi} mengen {v}
bulanmak {fi} trüben {v}
bulanmak {fi} verstricken {v}
bulanmak {fi} verwickeln in {v}
bulan {i} [hek]der Brechreiz {m}
bulan {i} die Übelkeit {f}
Indirekte Treffer
arayıp bulan {i} der Beschaffer {m}
çare bulan {adv} heilend {adv}
düşman uçak veya füzesini elektronik olarak arayıp bulan cihaz {i} der Detektor {m}
her şeyde kusur bulan {i} der Mäkler {m}
her şeye kusur bulan {i} der Kritikaster {m}
para bulan aracı {i} der Geldvermittler {m}
radyoaktif maddeleri bulan cihaz {i} der Detektor {m}
salı günü vuku bulan {s} dienstägig {adj}
şefkat bulan {s} geborgen {adj}