DeutschTürkisch 
Direkte Treffer
hoffähig {adj} işe yarar {s}
hoffähig {adj} kullanılabilir durumda {s}
hoffähig {adj} saraya layık {s}
hoffähig machen {allg} yarar duruma getirmek {allg}
die Hoffart {f} gurur {i}
die Hoffart {f} kibir {i}
hoffärtig {adj} gururlu {s}
hoffärtig {adj} kibirli {s}
das Hoffen {n} ümit {i}
hoffen {v} ümit etmek {v}
hoffen {v} ummak {v}
das Hoffen {n} umut {i}
hoffen {v} umut etmek {fi}
hoffen lassen {allg} ümitlendirmek {allg}
hoffen lassen {allg} umutlandırmak {allg}
hoffentlich {adv} [Rel.]inşallah {adv}
hoffentlich {adv} [Rel.]umarım {adv}
die Hoffnung {f} beklenti {i}
die Hoffnung {f} emel {i}
die Hoffnung {f} ümit {i}
die Hoffnung {f} umut {i}
Hoffnung erweckend {allg} umutlandıran {allg}
Hoffnung erweckend {allg} umutlandırıcı {allg}
Hoffnung fassen {allg} ümitlenmek {allg}
Hoffnung schöpfen {allg} umutlanmak {allg}
Hoffnung zerstören {allg} ümidini boşa çıkarmak {allg}
Hoffnungen machen {allg} birisini umutlandırmak {allg}
Hoffnungen machen {allg} ümit etmek {allg}
der Hoffnungskauf {m} spekülatif alını {i}
hoffnungslos {adj} ümitsiz {s}
hoffnungslos {adj} umutsuz {s}
die Hoffnungslosigkeit {f} ümitsizlik {i}
die Hoffnungslosigkeit {f} umutsuzluk {i}
die Hoffnungslosigkeit {f} yeis {i}
der Hoffnungsschimmer {m} umut ışığı {i}
hoffnungsvoll {adj} ümitli {s}
hoffnungsvoll {a} umut verici {a}
hoffnungsvoll {adj} umutlu {s}
der Hoffnungswert {m} beklenen değer {i}
der Hoffnungswert {m} spekülatif değer {i}