kuruş {i} | der Cent {m} |
|
kuruş {i} | die Geldmünze {f} |
|
kuruş {i} | das Geldstück {n} |
|
kuruş {i} | der Piaster {m} |
|
kurusıkı {s}
[ask] | blind {adj} |
|
kuruşu bile olmamak {allg} | keinen Heller haben {allg} |
|
kuruşu kuruşuna {allg} | auf Pfennig und Heller {allg} |
|
kuruşu kuruşuna hesaplama {allg} | knappe Kalkulation {allg} |
|
kuruşu kuruşuna hesaplama {allg} | scharfe Kalkulation {allg} |
|
Karının kanı bir kuruş namusu yüz kuruş {allg} | Die Ehre einer Frau ist viel wichtiger als ihr Leben {allg} |
|
Karının kanı bir kuruş namusu yüz kuruş {allg}
[Redw.] | Das Blut eines Weibs ist ein kurus, ihre Ehre hundert {allg} |
|