TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
kanı {i} die Ansicht {f}
kanı {i} die Auffassung {f}
kanı {i} die Beurteilung {f}
kanı {i} die Meinung {f}
kanı {i} die Überzeugung {f}
kanı bol {s} blutreich {adj}
kanı bozuk {allg} aus schlechter Familie {allg}
kanı bozuk {s} charakterlos {adj}
kanı bozuk {allg} von schlechtem Charakter {allg}
kanı ciğerlere aktaran toplardamar {i} [anat]die Pflugader {f}
kanı durdurmak {allg} [hek]Blut stillen {allg}
kanı durdurmak için dikmek {v} [hek]umstechen {v}
kanı kaynamak {fi} lieb gewinnen {v}
kanı kaynayan {s} blutvoll {adj}
kanı yerde kalmış {s} ungerächt {adj}
kanık {a} genügsam {a}
kanıklık {i} die Genügsamkeit {f}
kanın normal dolaşım yolundan çıkarak gittiği yerde verdiği renk değişikliği {s} [hek]blutunterlaufen {adj}
kanın özel yapısı {i} [anat]der Blutfaktor {m}
kanın pıhtılaşması durumunda hastaya verilen serum {i} [hek]das Blutserum {n}
kanın pıhtılaşması durumunda hastaya verilen, su, yumurta akı ve tuz bileşiminden oluşan sıvı {i} [hek]das Blutwasser {n}
kanın temizlenmesi {i} die Blutreinigung {f}
kanın temizlenmesi {i} [hek]die Blutwäsche {f}
kanına dokunmak {allg} den Nerv treffen {allg}
kanına girmek {v} verleiten {v}
kanında AIDS virüsü bulunmayan {s} HIV-negativ {adj}
kanı emme {i} die Ausnutzung {f}
kanı emme {i} die Ausnützung {f}
kanı emmek {fi} [tic]ausbeuten {v}
kanı emmek {fi} auspowern {v}
kanı emmek {allg} jdn schinden {allg}
kanı emmek {v} melken {v}
kanıt {i} das Argument {n}
kanıt {i} der Beleg {m}
kanıt {i} [huk]der Beweis {m}
kanıt {i} die Deduktion {f}
kanıt {i} das Dokument {n}
kanıt {i} der Erweis {m}
kanıt {i} der Nachweis {m}
kanıt {i} der Wahrheitsbeweis {m}
kanıt gösterme {i} die Argumentation {f}
kanıt gösterme {i} die Begründung {f}
kanıt gösterme {i} [huk]die Beweisführung {f}
kanıt göstermek {v} argumentieren {v}
kanıt göstermek {v} begründen {v}
kanıt göstermek {allg} [huk]Beweise vorlegen {allg}
kanıt göstermek {v} beweisen {v}
kanıtlama {i} [huk]die Beweisführung {f}
kanıtlama {i} die Glaubhaftmachung {f}
kanıtlama aracı {i} [huk]das Beweismittel {n}
kanıtlama aracı {i} [huk]das Beweisstück {n}
kanıtlamak {fi} begründen {v}
kanıtlamak {v} belegen {v}
kanıtlamak {v} beweisen {v}
kanıtlamak {fi} demonstrieren {v}
kanıtlamak {allg} den Nachweis führen {allg}
kanıtlamak {fi} ergeben {v}
kanıtlamak {fi} erweisen {v}
kanıtlamak {fi} glaubhaft machen {v}
kanıtlamak {fi} nachweisen {v}
kanıtlamak {v} zeigen {v}
kanıtlanabilir {s} belegbar {adj}
kanıtlanabilir {s} [huk]beweisbar {adj}
kanıtlanabilir {s} erweislich {adj}
kanıtlanabilir {s} nachweisbar {adj}
kanıtlanabilir {s} nachweislich {adj}
kanıtlanabilir {s} nachvollziehbar {adj}
kanıtlanabilir başarı {allg} nachweislicher Erfolg {allg}
kanıtlanabilir deneyim {allg} nachweisliche Erfahrung {allg}
kanıtlanabilme {i} [huk]die Beweisbarkeit {f}
kanıtlandığı gibi {adv} erwiesenermaßen {adv}
kanıtlanmış {s} bewiesen {adj}
kanıtlanmış {s} erwiesen {adj}
kanıtlanmış {s} nachweislich {adj}
kanıtlarla gösterme {i} die Demonstration {f}
kanıtsız {a} beleglos {a}
Indirekte Treffer
atardamar kanı {i} das Arterienblut {n}
av hayvanı kanı {i} der Schweiß {m}
balık kanı {i} das Fischblut {n}
bütün kanı akmış {allg} ausgeblutet {allg}
ejderha kanı {i} das Drachenblut {n}
genel kanı {i} das Pauschalurteil {n}
Irz insanın kanı pahasıdır {allg} Um seine Ehre zu beschützen muss man sein Leben opfern {allg}
kanı bol {s} blutreich {adj}
kanı bozuk {s} charakterlos {adj}
kanı bozuk {allg} aus schlechter Familie {allg}
kanı bozuk {allg} von schlechtem Charakter {allg}
kanı ciğerlere aktaran toplardamar {i} [anat]die Pflugader {f}
kanı durdurmak {allg} [hek]Blut stillen {allg}
kanı durdurmak için dikmek {v} [hek]umstechen {v}
kanı kaynamak {fi} lieb gewinnen {v}
kanı kaynayan {s} blutvoll {adj}
kanı yerde kalmış {s} ungerächt {adj}
Karının kanı bir kuruş namusu yüz kuruş {allg} Die Ehre einer Frau ist viel wichtiger als ihr Leben {allg}
Karının kanı bir kuruş namusu yüz kuruş {allg} [Redw.]Das Blut eines Weibs ist ein kurus, ihre Ehre hundert {allg}
Namus insanın kanı pahasıdır {allg} [Redw.]Besser ehrlich gestorben als schändlich verdorben {allg}
uyuşmazlık nedeniyle vücudun kanı kabul etmemesi {i} [hek]die Blutgruppenunverträglichkeit {f}
yalancı kardeş kanı ağacı {i} [bitk]der Drachenbaum {m}
yarada kanı kesmek amacıyla sıkıca yapılan bandaj {i} der Druckverband {m}